Yükleniyor...
5 Kasım 2025 • Büyük Birlik Partisi Genel MerkeziBüyük Birlik Partisi

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, basın toplantısı düzenledi

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Genel Merkez binamızda düzenlediği basın toplantısında ülke ve dünya gündemini değerlendirdi. Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, basın toplantısı düzenledi

Büyük Birlik Partimizin Genel Başkanı Sayın Mustafa Destici, Azerbaycan'a yönelik 5 günlük dostluk ziyareti sonrası döndüğü ülkemizde Türkiye ve dünya gündemine dair önemli açıklamalarda bulundu. Azerbaycan ziyaretinin oldukça verimli geçtiğini belirten Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, terör örgütü PKK, Selahattin Demirtaş, İsrail, Avrupa Birliği'nin Türkiye raporu, "Almanya, Rojova'yı tanıdı" haberleri, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrac’ın Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine yaptığı açıklamaları, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ  Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantılarına katılmama kararları gibi gündemdeki önemli başlıkları ele aldı.

TERÖR

Terörü, “hedef aldığı toplumlarda, korku ve panik oluşturarak, kamu düzenin bozmaya yönelik eylemler” olarak nitelendiren Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Bu yönüyle, terörün, birden fazla hedefi olduğunu, terör saldırısına maruz kalanlarla birlikte, bütün olarak toplumun ve kamu düzeninin de hedef alındığını ayrıca görmek ve ifade etmek zorundayız.” dedi.

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:

“Uluslararası hukukta ve uluslararası kuruluşlar nezdinde, terörle ilgili net bir tanım ya da tavır göremiyoruz. Bunun nedeni, emperyalist devletlerin, sömürmeyi hedeflediği topraklarda, terörü, yaygın şekilde bir araç olarak kullanmalarıdır. Terör, her dönemde, akıl ve sağduyu sahibi insanlar için bir nefret sebebi olmuştur. Bunun en önemli nedenlerinden biri, terör eylemlerinin tamamına yakınında, terör kurbanlarının, terör örgütlerinin gerekçe olarak ileri sürdüğü konularla hiç ilgisi olmayan insanlar olmasıdır. Sebeplerden diğeri, terör eylemlerinin hiçbir etik/ahlak ölçüsü taşımamasıdır. Mesela, 17 Şubat 2016 tarihinde, Ankara Kızılay’da, PKK’nın gerçekleştirdiği, 29 vatandaşımızın şehit olduğu, 61 vatandaşımızın yaralandığı bombalı saldırıda; ya da 13 Mart 2016 tarihinde, yine Ankara Kızılay’da, otobüs duraklarına yakın bir mesafede gerçekleşen, 38 kişinin hayatını kaybettiği ve 19'u ağır 125 kişinin yaralandığı bombalı saldırıda, teröristler, kurbanların hiçbirini tanımıyorlardı. 
Yine mesela, bu saldırılarda, katiller için, kurbanların kim oldukları, içlerinde bebek, çocuk ya da hamile kadınların bulunması hiç önemli değildi.”

26 Ekim’e işaret ederek Tekirdağ Şarköylü Neşe Öğretmen’in şehit edilmesinin 32. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Yatılı Sinop Öğretmen Lisesi ve Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesini bitiren, yoksul bir ailenin çocuğu olan Neşe Alten, ilk görev yeri olan Diyarbakır'ın Bismil ilçesinin Çavuşlu köyünde, PKK’lı teröristler tarafından otomatik silahlarla taranarak katledildi. Göreve başlamasının 25. gününde şehit edildi. Henüz almadığı maaşıyla, borçlanarak, babasıyla birlikte yaşanır hale getirmeye çalıştığı lojmanda, önce, gözlerinin önünde, 65 yaşındaki babası Hasan Alten’i öldürdüler. Cinayetlerden sonra olay yerinde tespit yapan jandarma tutanaklarında, evde, yiyecek olarak, sadece, ekmek, yoğurt ve piknik tüpünde kızartılmış biraz biber olduğu bilgisi yer aldı. Tekirdağ’da yaşayan Nazife Alten, kızı Neşe Alten ve eşi Hasan Alten’in şehit edilmesinden 29 yıl sonra, aynı gün, 26 Ekim 2022 tarihinde, 84 yaşında hayatını kaybetti. Tümüne, bir kez daha, Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Teröre kurban verdiğimiz tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Neşe öğretmenin katillerinin bulunamadığını da hatırlatan Genel Başkanımız Sayın Destici, “Ama hepimiz, aslında katillerin kim olduğunu biliyoruz. Büyük Birlik Partili ve Alperenler olarak, Onlarla barışmayı, anlaşmayı, kucaklaşmayı aklımızdan bile geçirmedik. Onlara, evlatlarımız katleden hainlere, insan muamelesi yapmayı da aklımızdan bile geçirmeyeceğiz.” diye konuştu.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ

“İçinde bulunduğumuz hafta, siyasi partiler, yoğun olarak, Selahattin Demirtaş’la ilgili AİHM kararını ve tahliye taleplerini tartıştı.” diyen Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, konuyla ilgili şöyle konuştu:
 
“Türkiye aleyhine sayısız AİHM kararı var ve büyük çoğunluğu Türkiye’nin mücadele ettiği terör örgütleriyle ilgili. Demirtaş’ın hapiste olmasına neden olan dava unutulmuş görünüyor, hatırlatalım: 2014 yılında, terör örgütünün partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Ayn-el Arap’ta DAEŞ tarafından kuşatılmış PKK’lı teröristlere yardım etmezse ayaklanma başlatmakla tehdit etti. Elbette Türkiye PKK’ya yardım etmedi ve terör örgütünün partisi, genel merkez yönetim kurulunu toplayarak, “ayaklanma çağrısı yapılması” kararını resmileştirdi. Sözde eş genel başkanları Demirtaş tarafından ayaklanma çağrısı yapıldı. Çıkan olaylarda 46 kişi öldü, 682 kişi yaralandı. 16 ilde, sayısız ev ve iş yerine zarar verildi. Gerçek bu… Ortada bir fikir suçu ya da fikir suçlusu yok. Davaya dair utanılacak tek şey, bizce, terörle ve terör örgütüyle doğrudan bağlantısına rağmen, buna dair sayısız delile rağmen, bu gerçeğin taraflarca sayısız kez doğrulanmasına rağmen, terör örgütünün partisinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmaması ve terör örgütünün kurdurduğu siyasi parti görünümlü yapılanmaya, milletin kaynaklarından, yıllarca, milyarlarca lira ödenmesidir.”

Terör konusunda Büyük Birlik Partisi’nin aynı yerde durduğunun altını çizen Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Evet, terör konusunda aynı yerde duruyoruz. Devletin yanında duruyoruz. Milletin yanında duruyoruz. Hukukun yanında duruyoruz. İnsafın, izanın, vicdanın, maşeri vicdanın yanında duruyoruz. Şehitlerimizin, gazilerimizin, güvenlik güçlerinin ve onların cefakâr ailelerinin yanında duruyoruz. Ay yıldızlı al bayrağımızın, güzel Türkçemizin, Türkiye Cumhuriyeti’nin; Kürdüyle, Türkmeniyle, Alevisiyle, Sünnisiyle Türk milletinin yanında duruyoruz ve sonuna kadar da burada durmaya devam edeceğiz.” diyerek Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerini noktaladı.

İSRAİL SORUNU

İmzalanan ateşkes anlaşmasına rağmen, İsrail’in saldırılarına devam ettiğini belirten Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Her hafta aynı suçlarla ilgili aynı değerlendirmeleri yapmak durumunda kalıyoruz. Şarm El-Şeyh Anlaşması’nda 4 ülkenin imzası var. Toplam 30 ülke zirveye katıldı. İsrail anlaşmaya uymuyor. Türkiye’nin de içinde olduğu 30 ülkenin, uluslararası kuruluşlar nezdinde, İsrail’e yaptırımlar uygulanması için öncü olması gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.

Sayın Genel Başkanımız, şunları söyledi:

“Geçen hafta dünya kamuoyu çok korkunç bir hadiseye şahit oldu. İsrail'de, Gazze'den alıkonulan Filistinlilerin tutulduğu Sde Teiman askeri hapishanesinde, bir esirin, İsrail askerleri tarafından işkenceye ve tecavüze maruz kaldığı görüntüler, sosyal medyada yer aldı. İsrail yönetimi, Sde Teiman hapishanesindeki tecavüz olayına katılan askerler yerine, bu olayı ortaya çıkaran başsavcıyı cezalandırdı. İşkenceci ve tecavüzcü askerlerin tutuksuz yargılanmaları, mahkemeye çıkarken tıpkı olaya dair kayıtlardaki gibi kar maskesi kullanmaları ve mahkemeyi izleyen basını tehdit etmeleri, Filistin’de gerçekleşen soykırımın faillerinin, insanlıkla olan mesafesini bir kes daha ortaya koymuştur. Bu iğrenç ve insanlık dışı eylemin faillerini, eyleme karşı tutumu nedeniyle İsrail yönetimini ve hadiseye duyarsız kalan devletleri, nefretle kınıyorum.”

AB’NİN TÜRKİYE RAPORU

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Avrupa Birliği’nin Türkiye raporuna ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:

“AB Komisyonunun Türkiye, Sırbistan, Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek, Kosova, Ukrayna ve Moldova'ya ilişkin son değerlendirmelerinin yer aldığı 2025 Genişleme Paketi, AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Marta Kos tarafından açıklandı. Söylenecek çok şey var, ancak, raporda yer alan, Türkiye’yle ilgili bölümleri, kapsamlı bir şekilde değerlendirmek için, basın toplantımızın süresi yeterli değil. Birkaç cümleyle değinelim: Türkiye’nin, Ukrayna’daki savaş, Suriye politikaları ile ekonomi yönetimi, uyuşturucuyla mücadelesi, düzensiz göçmenleri kabulü gibi konulardaki uygulamaları raporda övülüyor. Raporda, Türkiye’nin terörle mücadelesi, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz politikaları ve Türkiye’deki bazı yargı kararları ise sert bir şekilde eleştiriliyor.

Avrupa ülkelerinin -özellikle Türkiye’yle ilgili- ilginç bir siyaset tarzı var. Kendi ülkelerinde, teröre ve şiddete karşı, kamuya ait tüm alanları büyük bir hassasiyetle korurlarken, Türkiye’ye karşı faaliyet gösteren tüm terör örgütlerini destekliyorlar. Kendi menfaatleri için hiçbir kural tanımazlarken, Türkiye’nin Akdeniz’de, uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanmaması için her türlü hokkabazlığı yapmayı, Yunanistan’ı ve Kıbrıs Rum Kesimi’ni bir kukla gibi, hiçbir hukuki zemini olmayan taleplerle karşımıza çıkarmayı kendilerinde bir hak görüyorlar.

Düzensiz göçmenlerle ilgili, bir yandan bizi överlerken, Türkiye’nin aldığı riski ve ödediği bedeli asla paylaşmıyorlar. Türkiye milyonlarca göçmeni misafir ederken, göçmenlerin botlarını batıran, yaşlı, kadın, çocuk demeden binlerce insanın ölümüne neden olan Yunanistan’a, tek kelime bile söyleyemiyorlar.

İsrail’le ilgili yaşanan onca vahşete ve insanlık suçuna rağmen, İsrail’e yaptırım uygulanması hakkında hiçbir adım atmıyorlar. Ve en ilginci, Türkiye’yi kimin yöneteceğine dair kararı, Türk Milleti’nin değil, -ABD’yle birlikte- kendilerinin vermesini istiyorlar.

Bu iki yüzlülükten bıktık… AB’nin Türkiye’ye biçtiği rol, o da güvenlik endişesi yaşadıkları dönemlerde, bekçilikten başka bir şey değildir. Türkiye, sadece güvenlik endişesi yaşadıkları dönemlerde kendileri için bir şey ifade ediyor. Bunun dışında, konu Türkiye ve Müslümanlar olduğunda, hep aynı iki yüzlü ve çifte standartlı tavırlarla karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye bu durumu kabul edemez, Avrupa ülkelerinin bitmek tükenmek bitmeyen iki yüzlülüğüne boyun eğemez.

Elbette rapor bu yönüyle yok hükmündedir. Türkiye kendi istikametini kendi belirleyecek tecrübeye de, geçmişe de, bilince de sahiptir.”

“ALMANYA ROJOVA’YI TANIDI” HABERİ

Basında ve sosyal medyada, “Almanya’nın, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki sözde kolu SDG'nin kontrolündeki bölgelerde verilen eğitim sertifikalarını tanıyarak, terör örgütüne fiilen meşruiyet kazandırdığı…” yönünde haberler yer aldığını söyleyen Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, şu değerlendirmede bulundu:

“Suriye’nin parçalanarak, Suriye’nin Kuzeydoğusunda bir “terör devleti” kurdurulması planlarına dair uyarılarımızı uzun süredir yapıyoruz. Süreç içinde yaşanan çok sayıda gelişme, milletimizle de paylaştığımız, tespitlerimizi, öngörülerimizi ve endişelerimizi doğruluyor. Irak’ın dönüştürülme projesi, içine Suriye, İran ve Türkiye’yi alacak şekilde devam ettirilmeye çalışılıyor. Konunun tarafları bu istek ve niyetlerini zaten gizlemiyorlar. Ortadoğu’da devam eden sömürüyü 100 yıl daha devam ettirmeye yönelik planlar, bölgede savaşların, kanın, gözyaşının devamının yanında, Türkiye’nin parçalanması anlamına da geliyor. Buna izin veremeyiz. Buna izin vermeyeceğiz. Suriye’nin toprak bütünlüğü, Türkiye’yi birinci dereceden ilgilendiren bir milli güvenlik meselesidir.”

ABD’NİN ANKARA BÜYÜKELÇİSİ TOM BARRAC’IN AÇIKLAMALARI

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrac’ın Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine yaptığı açıklamalara da şu cevabı verdi:

“ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Bahreyn'in başkenti Manama'da düzenlenen Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü forumunda yaptığı konuşmada, Gazze ve Türkiye'ye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Açıklamada, ABD’nin, Ortadoğu ve Türk dünyasına dair yapmayı planladığı tasarımlara dair ip uçları da bulunuyor. ABD’nin, kendinde, başka milletlerin kaderlerini ve sınırlarını belirleme hakkı görmesi, bugünün dünyasının en önemli problemlerinin başında geliyor. Türkiye, artık, savaştan çıkmış, yoklukla mücadele eden, eğitimli evlatlarını cephede kaybetmiş bir ülke değil. Terör başta olmak üzere, yıllarca boğuştuğumuz problemlerin, başkalarının bizim geleceğimizi belirlemesine yönelik şartların oluşturulmasını hedeflediğini artık herkes görmeli.

Milliyetçilik, anlamsız hikayelerle kendimizi övmek değildir. Milliyetçilik, varlığımıza, değerlerimize, kimliğimize, geleceğimize sahip çıkmaktır ve emperyalizme karşı dünya üzerinde icat edilmiş tek panzehirdir. Hiç kimse aksini düşünmesin. Varlığımıza, değerlerimize, kimliğimize, geleceğimize sahip çıkacak güce ve iradeye sahibiz. Kimse bizim geleceğimiz üzerine hayal kurmasın. Türk Milletinin istiklali ve istikbali üzerine plan yapanlar, tarihte o planı yapanların karşılaştığı akıbete razı olurlar.”

TÜRK İŞ’İN ASGARİ ÜCRET KOMİSYONU’NA DAİR AÇIKLAMASI

TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ  Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısında herhangi bir yeni bir düzenleme yapılmaması halinde komisyon toplantılarına katılmayacakları yönünde yaptığı açıklamalara da değinen Sayın Genel Başkanımız, tarafların adil ve eşit temsil edilmediği bir komisyon yapısına karşı alınan tavrın haklı ve yerinde olduğunu belirterek, sendikaların ve işçilerin bu haklı talebine kulak verilmesi ve yeni bir yönetmelikle Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısının değiştirilmesi gerektiğini kaydetti. Sayın Genel Başkanımız sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Bu arada; Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısı elbette önemli, ancak asıl problem, asgari ücretin, bugünkü hayat pahalılığı karşısında, bir çalışanın hayatını idame ettirmesine yetmemesi ve enflasyonun bugünkü şartlarında, asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesinin neden olduğu adaletsizliktir. Öncelikle bu iki çarpıklık düzeltilmelidir.

2025 yılı Ekim ayında TÜFE yüzde 2,55 oranında artmıştır. Ekim ayındaki gelişmeyle birlikte yıllık enflasyon bir önceki aya kıyasla 0,43 puan azalarak yüzde 32,87 düzeyinde gerçekleşmiştir.

Bu rakamlar niye önemlidir? En başta; emekli, memur, işçi maaşları buna göre belirlenmektedir. Kira artış oranları buna göre belirlenmektedir. Velhasılı pek çok şeyin fiyatı TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarına göre belirlenmektedir. Yalnız kamuoyunda bu rakamların gerçekliği noktasından şüpheler vardır. Bunu kaynağı da  açıklanan enflasyon rakamları ile çarşı, pazar ve marketlerdeki fiyatlar başta olmak üzere kira artış oranları ile bazı kalemlerde harç ve pul fiyatlarındaki artışların bunun çok üstünde seyretmesidir.”