Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Habertürk’e konuk oldu. Aykut Türel’in sorularını yanıtladı. Yayında Türkiye ve dünya gündemine dair konulara değinildi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Türkiye’yi ziyaret ederek TBMM çatısı altında yapacağı konuşmayı değerlendirdiler.
“Türkiye geçmişte barış için İsrail’le de çok önemli süreçler yürüttü.”
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana olan saldırılarında 40 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini belirtti. Genel Başkanımız, Haniye’yle en son görüşmesinde 35 bin rakamları konuşulurken, Haniye’nin bir 10 bin daha fazlası olduğunu, çünkü o yıkılan binaların altında hala cesetleri çıkarılmayan binlerce çocuk, kadın, insan olduğunu ifade ettiğini kaydetti. Genel Başkanımız, “Hatırlarsanız bundan aşağı yukarı 17 sene önce yine Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 8 Ekim 2007'de hem Mahmut Abbas gelmişti Filistin Devlet Başkanı olarak hem de o zaman İsrail Başbakanı Şimon Perez bir konuşmaya gelmişti. O zaman da saldırılar devam ediyordu. Yani şunu söylemek istiyorum. Türkiye aslında bugün çok açık ve net bir şekilde Filistin'in, Gazze’nin yanında ve Türkiye geçmişte bu saldırıların durması için, kalıcı barış için, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti için çok emek verdi. Bu anlamda İsrail'le de çok önemli süreçler yürüttü. Mahmut Abbas'la Şimon Perez'in buraya aynı anda gelmesi, 8 Ekim 2007'de konuşması bunun en önemli göstergelerinden bir tanesiydi. Lakin İsrail’in belli bir hedefi var, onu yerine getirmek için ya da ona ulaşmak için katliamlarına, soykırımlarına devam ediyor. Asla barıştan yana olmadı, asla ateşkesten yana olmadı ve asla insanlığı düşünmedi, çocukları, kadınları düşünmedi. Arz-ı Mevud hayaline ulaşmak için ne gerekiyorsa onu yaptı ve bugün de yapmaya devam ediyor” dedi.
“Haniye’nin şehit edilmesi ateşkes ve barış görüşmelerini sekteye uğratmanın bir yolu olabilir.”
İsrail’in en büyük destekçisinin Amerika Birleşik Devletleri ve Amerika Birleşik Devletleri'nin yanında olan bazı Avrupa ülkeleri olduğunu ifade eden Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici şunları kaydetti: “En son Amerika Birleşik Devletleri'nden 20 milyar dolarlık bir silah desteğinin daha açıklanması bunun çok açık ve net bir göstergesidir. Onun için bütün bu süreçler bütün dünyanın gözü önünde yaşanıyor. Siyasi suikastler de öyle. Tabii İsmail Haniye’nin yapısı farklıydı. Ben kendisiyle ilk kez 2012 yılında Gazze'de görüştüm. Gazze'yi ziyaret etmiştik parti heyetimizle birlikte ve ilk tanıdığımda şehadetinden birkaç ay önce İstanbul'da görüştüğümüzde de aynı İsmail Haniye’yi gördüm. Yani uzlaşmacı, barıştan yana aynı zamanda da inanmış ve halkının, Filistin'in, Gazze'nin bağımsızlığı için, oradaki insanların, kardeşlerimizin hür, bağımsız, müreffeh bir hayat yaşaması için mücadele eden bir dava adamı. Onun buraya gelmesi, şehadete ermeseydi, buraya gelip konuşması gerçekten çok daha güçlü bir mesaj olacaktı. Çünkü İsmail Haniye hayatında bir kırıklık göstermedi. Şimdi herkes için bunu söyleyemeyiz, işin bu tarafını da dile getirmek lazım. Bir mücadele adamı aynı zamanda bir barış adamı İsrail tarafından katledildi, şehit edildi. İstanbul'da görüştüğümüzde de ateşkese çok yakın olduğunu, barışa çok yakın olduğunu çok açık ve net bir şekilde ifade etti. Tabii asıl hedefi bağımsız Filistin Devleti. Dolayısıyla İsmail Haniye’nin şehit edilmesi aslında ateşkes ve barış görüşmelerini, sekteye uğratmanın bir yolu olabilir diye ben görüyorum.”
“İslam ülkeleri İsrail'e karşı birlik olursa İsrail bu kadar cesur davranamaz.”
Amerika Birleşik Devletleri’nin açık olarak Siyonizm’in emrinde olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, “Çok güçlü bir Yahudi lobisi hatta Yahudi lobisinin üstünde bir Siyonist lobi var ve bu lobi Amerika Birleşik Devletleri'nde etkili olduğu gibi Avrupa Birliği üyesi pek çok ülkede de etkili bir lobi. On binlerce elli bin insan hayatını kaybediyor. Bunların yirmi bine yakını çocuk bir o kadarı kadın ve on binden fazla masum insan öldürülüyor ama Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler büyük bir çoğunluğu buna sessiz kalıyor. Ha ses çıkartanlar yok mu? Güney Amerika ülkelerinden Orta Amerika ülkelerinden gerçekten ciddi tepki verenler var. Aynı şekilde Avrupa ülkeleri İspanya başta olmak üzere çok büyük tepkiler var. Bunlar çok kıymetli. Hatta bazen aynı sahiplenmeyi İsrail'e verilen tepkileri maalesef pek çok İslam ülkesinde göremiyoruz. Bu da bizi üzüyor. Ne zaman ki İslam ülkelerinde birlik olur ve tamamı Türkiye'nin koyduğu tavrı açık net bir şekilde İsrail'e karşı Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı koyarsa o zaman İsrail bu kadar cesur davranamaz. Katil Netanyahu'nun Amerikan Kongresi'nde ayakta alkışlanması da Amerika Kongresi'nin tabii bütün kongre üyelerini burada hedefe almıyorum, mutlaka onlar içerisinde de sağduyulu olanlar var, büyük bir çoğunluğunun Netanyahu'yu ayakta alkışladığını görmek gerçekten önce kendileri adına bir utanç vesikası, daha sonra Amerika açısından bir utanç vesikası ve insanlık açısından bir utanç vesikası olarak değerlendiriyorum. Türkiye'nin attığı bu adımı çok kıymetli buluyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere bu daveti gerçekleştiren tüm yetkililerimize, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımıza, bu süreçte emeği olan herkese şahsım, camiam ve milletimiz adına da şükranlarımı sunuyorum” ifadelerine yer verdi.
“Türkiye başından beri bu konuda çok açık ve net.”
Türkiye’nin Adalet Divanı'na soykırım davasına müdahil olma talebinde bulunması hakkında Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici şöyle konuştu: “Güney Afrika Cumhuriyeti'nin oradaki müracaatıyla zaten bu müracaat kabul edildi biliyorsunuz. Türkiye başından beri bu süreci en yakından takip eden ülkelerin başında geliyordu ve en sonunda müdahillik davasında, müracaatında bulundu. İnşallah bu müdahillik müracaatı Adalet Divanı tarafından da, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından da kabul edilir ve Türkiye buraya müdahil olur. Çünkü gerçekten Türkiye başından beri bu konuda çok açık ve net. Aynı şekilde İsrail'i çok açıktan hedef alan, uyaran bu konuda yapmaması gerektiğini hem bizzat Cumhurbaşkanı'nın ağzından hem Dışişleri Bakanı'nın sarf ettiği sözler, çok kıymetli sözler ve bunlar başka bir ülke Dışişleri Bakanı'nın kullanabileceği, İsrail'e karşı sarf edebileceği sözler değil, duymuyoruz. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti o kadar güçlü bir devlet ki hem Cumhurbaşkanı gerektiği her şeyi söylüyor, çekinmeden, tereddüt etmeden hem de Dışişleri Bakanı bizzat refah kapısında o İsrail'e karşı söylenmesi gereken şeyi en üst perdeden söyleyerek uyarılarını da yaptı. Burada diğer İslam ülkeleri, Arap Birliği üyesi ülkeler aynı tavrı koyabilmiş olsalardı, İsrail bu kadar pervasız davranmazdı. Bugün yine aynı şekilde bu tavır ortak tavır konulabilir, Arap Birliği acil toplanabilir, İslam İşbirliği Teşkilatı toplanabilir ve burada İsrail'e karşı Amerika'nın, özellikle bazı ülkelerin boyunduruğundan kurtulması lazım ve İsrail'e karşı çok net bir tavır koyup bütün ilişkilerinde askıya alması ve dondurması gerekiyor. Böyle net, açık bir tavır koymadan İsrail durmaz ve İsrail katliamlarına, soykırımlarına devam eder. O katliamlar, o soykırımlar Gazze'yle de Filistin'le de sınırlı kalmaz. Bakın İsmail Haniye’nin şehit edilmesinden sonra Hizbullah, İsrail topraklarına karşı bir takım füze saldırıları gerçekleştiriyor. İsrail uçaklarıyla ve füzeleriyle Lübnan topraklarını bombalıyor. Bu zaten beklenen süreçti fakat İran'ın nasıl bir süreç geliştireceği, gerçekten İsrail'e karşı ciddi bir saldırı gerçekleştirip gerçekleştirmeyeceği konusu muamma… İran'dan gelen açıklamalar var. Ama daha önceki İran'ın hamleleri ve “büyük saldırılar gerçekleştireceğiz” deyip yaptıklarına bakıldığında, bu konuda dünya kamuoyunda da bizde de çok yüksek bir beklenti yok. Ama ben özellikle kendi ülkemiz açısından şunu söylemek istiyorum. Bir tartışma konusunda biz diyoruz ki bizim güvenliğimiz aslında Gazze'den başlar, Türkmeneli bölgesinden başlar, Batı Trakya'dan başlar, Azerbaycan'dan başlar, Kırım'dan başlar. Bütün bunları söylediğimizde bazıları bunları kabul etmiyor.”
“Türkiye, Suriye'nin kuzeyinden CENTCOM'u ve PKK uzantılarını mutlaka temizlemelidir.”
Kerkük'te yaşanan, valilik seçiminde Türkmenlerin yok sayılması, Suriye'nin kuzeyinde PKK-PYD varlığı konusunda Genel Başkanımız, “Bugün hava savunma sistemleri yerleştiriliyor. Çok ağır savunma ve saldırı silahları konuluyor. Eski bir ABD'li askerin yaptığı açıklamaları dinledik. ABD'nin Ankara Büyükelçisi bunları yalanlasa da her şey çok açık ve net. Yani bizim burnumuzun dibinde, hemen güneyimizde Suriye'nin kuzeyinde, sınırımızın öbür tarafında, CENTCOM olduğu sürece Türkiye'nin tam güvenliğinden bahsedemeyiz ve orada 15 yıla yakın bir süredir 37. paralelde, daha önce nasıl 36. paralelde PKK'yı kollamışsa, büyütmüşse, geliştirmişse, silahlandırmışsa ve Türkiye'ye karşı bir terör örgütü olarak, hain bir terör örgütü, katil bir terör örgütü meydana getirmişse, bugün de Suriye'nin kuzeyinde 37. paralelde, bu PKK terör örgütünün uzantılarına bir terör devleti kurdurmaya çalışmaktadır. Yarın olabileceklere karşı da özellikle İsrail'in bu yayılmacı ve katliamcı politikasına karşı, Türkiye'nin olası vereceği bir tepkide de vekalet güçleri, Amerika'nın ve özel kuvvetleri CENTCOM'un desteğiyle Türkiye'ye karşı kullandırılacaktır. Ve Türkiye için çok yakın ve cari tehditlerin başında da bu gelmektedir. Türkiye burada ne pahasına olursa olsun, Suriye'nin kuzeyinden CENTCOM'u ve onun eğittiği, yetiştirdiği vekalet savaşçıları olan PKK uzantılarını mutlaka ama mutlaka temizlemelidir” diye konuştu.