Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, dün il kongresine katıldığı Mersin İl Başkanlığımızda 10 Kasım, Türk tarihi ve parti içi konulara temas etti. Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici’nin basın mensuplarına ve partililere yaptığı açıklama şöyle:
“Bugün 10 Kasım. 10 Kasım 1938'de Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı, Gazi Meclisimizin ilk başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıldönümü. Öncelikle şahsım ve camiam adına kendisini bir kez daha rahmetle ve saygıyla anıyorum. Ruhu şad olsun.
Türk milleti olarak binlerce yıllık bir devlet geleneğimiz var. Elhamdülillah zaferlerle dolu şanlı bir tarihimiz var. Ancak her milletin tarihin çeşitli dönemlerinde yaşadığı zorlukları biz de Türk milleti olarak yaşamışız. Büyük devletler kurmamıza rağmen özellikle Osmanlı Devleti döneminde 3 kıtaya hakim olmamıza rağmen 20. yüzyılın başlarında maalesef Birinci Dünya Savaşı sonunda devletimiz büyük bir mağlubiyet yaşamış ve hemen hemen her cephede de büyük kayıplar vermişti.
İstanbul işgal edilmişti. Ülkenin pek çok noktası işgale uğramıştı. Halk bitkin ve büyük bir fakirlik çekiyordu. Ordunuz terhis edilmiş, tersaneleriniz ve bütün silah fabrikalarınız kapatılmış ve tamamen bir İngiliz öncülüğünde işgale uğramış bir ülkemiz vardı.
Tabii Türk milleti Atatürk'ün de dediği gibi bağımsızlık karakterinde olan büyük bir millet olduğu için buna daha fazla tahammül etmesi mümkün değildi. Her böyle zorlu dönemde içinden kahramanlar çıkarmış olan Türk milleti işte Kurtuluş Savaşı'na giden yolda da Mustafa Kemal Paşa'yı bir kahraman olarak çıkardı ve gördü.
1919’un 19 Mayıs'ında Samsun'dan başlayan yolculuk Ankara'da Gazi Meclisin dualarla, tekbirlerle açılmasıyla yeni bir döneme geçti. Kurtuluş savaşını Mustafa Kemal Paşa'nın komutasında Gazi Meclis bizzat kendisi yönetti. Belki de bu dünya tarihinde bir ilktir. İlk defa bir meclis savaşı yönetti. Ve elhamdülillah Cenab-ı Hak 10 asıra yakın bir süre sırf ‘i'lâ-yi kelimetullah’ diyerek mücadele etmiş bu Türk milletini yalnız bırakmadı ve Kurtuluş Savaşı, Büyük Taarruz’la gelen zafer, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuruluşunun taşlarını döşemiş oldu ve zaferden sonra Türkiye Cumhuriyeti devletimiz kuruldu.
Daha sonra da Türkiye muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için işte son iki yüzyıldaki yıpranmışlığı, kaybedişi, bitkinliği, geriye gidişi durdurma anlamında da önemli adımlar attı. Bunun önceliğini de Gazi Mustafa Kemal Atatürk gerçekleştirdi.
Bugün Elhamdülillah bağımsız ve güçlü bir devletimiz var. Bugün büyük bir ülkemiz var. Bugün hangi etnik kökene mensup olursa olsun, hangi mezhebi anlayışa mensup olursa olsun, bir ve beraber olan, tarih birlikteliği olan ve ülkü birliği olan bir milletimiz var. Bunlar bize hem Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hem bu toprakları bize vatan yapan ta Sultan Alparslan'dan Hoca Ahmet Yesevi'ye, Fatih Sultan Mehmet Han'dan Hacı Bayramı Veli'ye, Yavuz Sultan Selim'den Hacı Bektaşi Veli'ye, yani bütün bu dönemlerde Anadolu'yu Türkleştiren ve Müslümanlaştıran ve bu Anadolu'da hangi etnik kökene mensup olursa olsun, hangi dini inanca mensup olursa olsun, hangi mezhebi anlayışa mensup olursa olsun herkesi güven içerisinde, mutlu müreffeh bir hayat yaşatan ecdadımıza borçluyuz. Onun için bunun idrakindeyiz, bunun şuurundayız.
Tam bağımsız, hür, müstakil bir devlet teslim edildi bize. Bize de düşen, gelecek nesillere bu devleti daha güçlü ve daha büyük bir şekilde, çocuklarımıza, gençlerimize devretmektir. Yani bu bize bir emanettir. Onun için emanetimize sımsıkı sarılmalıyız. Devletimizin varlığından, devletimizin adından milletimizin resmi dilinden, kimliğimizden, Türk milleti olmanın gurur ve şuurundan asla vazgeçmeyiz ve bunlardan da asla taviz vermeyiz.
Bu ülkede farklı etnik kökene mensup kardeşlerimiz vardır. Onlar bizim kardeşimizdir. Kürt de bizim kardeşimizdir. Arnavut da bizim kardeşimizdir. Boşnak da, Çerkes de, Arap da, Alevi de, Sünni de bizim kardeşimizdir. Bu memlekette azınlıklar vardır. Onlar da azınlık hakları çerçevesinde bu ülkenin onurlu vatandaşlarıdır. Ve güven içerisinde yaşamlarını sürdürmektedirler.
Ama kim bu millete ihanet ederse, kim devletin varlığına kast ederse, kim ülkenin bütünlüğüne kastederse, kim milletin birliğine, kardeşliğine kastedip arasına nifak sokmaya çalışırsa, geçmişte olduğu gibi bugün de Türk'ün tokatını yer. Bu iki+iki daha dört. Bu gecikebilir ama mutlaka günü geldiğinde gerçekleşir.
Onun için hepimize düşen elbette ki Türkiye Cumhuriyeti demokratik ve hukuk devletidir. Demokratik kurallar ve teamüller çerçevesinde anayasa ve yasalara uygun olarak herkes görevini yapmalıdır. Anayasa ve yasalara uymak en çok da Türk milletinin önündeki insanların sorumluluğundadır.
Bunlar siyasetçilerdir. Bunlar bürokratlardır. Bunlar üniversite yöneticilerimizdir ya da hocalarımızdır. Bunlar yargı mensuplarımızdır. Yani toplumun önündeki insanlardır. Onun için toplum nereye bakar? Yukarıya bakar. Yukarıya göre toplum şekillenir. Onun için toplumu doğru şekillendirmek elbette ki toplumun önünde olan insanların da birer vazifesidir.
İL KONGRELERİ
Büyük Birlik Partisi olarak ilçe kongrelerimizi tamamladık. Şimdi il kongrelerimizi gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda dün Mersin olağan il kongremizi gerçekleştirdik. Öncelikle güzel, yoğun katılımlı, heyecanlı, coşkulu bir kongre gerçekleştiren Mersin il teşkilatımızı, il başkanımızın şahsında bütün yöneticilerimizi, ilçe başkanlarımızı, kadın kollarımızı, gençlerimizi, Alperen Ocaklarımızı, velhasıl tüm yöneticilerimizi ve katılım gösteren üyelerimizi ve vatandaşlarımızı tebrik ediyorum.
İnşallah bu kongre ile birlikte Mersin'de yeni bir süreç başlamıştır. Bundan sonra arkadaşlarımız sizler tamamen sahada olacaksınız. Eksik olan yerlerde mahalle teşkilatlarımızı kurup tamamlayacağız. Kadın kollarımızı güçlendireceğiz. Gençlik teşkilatımızı altyapı olacaklarımızı güçlendireceğiz. Bununla birlikte sürekli vatandaşımızla beraber olacağız. Sadece belli programlarda değil, mümkünse günün 24 saati vatandaşımızın hizmetinde olacağız.
Elbette ki bu bir görev dağılımı şeklinde gerçekleşecektir. Bu bir takvime bağlı olarak işletilecektir. Ama siyaset dediğim gibi milletle yapılır ve siyaset yine milletin talepleri öncelenerek yapılır. Bunu kongre konuşmamda dün çok açık ve güçlü bir şekilde anlattım. Dünkü kalabalık, heyecan, coşku bizim ümidimizi çok daha yukarılara çıkarmıştır. Onun için bu heyecanı kaybetmeden sadece o kongre salonunda sınırlı tutmadan bunu baştan merkez, Mersin, merkez ilçeleri, mahalleleri, esnafı, ticaretçisi, sanayicisi, köylüsü, emeklisi, ev hanımı, çalışan kadınlarımız, çalışan gençlerimiz, okuyan gençlerimiz bunların hepsiyle buluşup gerekiyorsa bunlarla ayrı ayrı toplantılar yapıp diyelim ki hanım kollarımız kadın kollarımız ev hanımlarıyla ayrı bir toplantı, çalışan kadınlarla ayrı bir toplantı, mevsimlik işçilik yapan kadınlarla ayrı bir toplantı gerçekleştirmelidir. Efendim ilçe teşkilatlarımız esnaflarımız da ayrı bir toplantı, efendim pazarcılarımızla ayrı bir toplantı, sanayicilerimizle ayrı bir toplantı, emeklilerimizle ayrı bir toplantı, yani toplumun her kesimine bizim ulaşma gibi bir mecburiyetimiz var.
Mümkünse tek tek bir mahalleye girdiğimizde, dükkan atlamadan bütün esnafı, ticaret erbabını ziyaret ederek ama bazı günlerde de onları bir kahvaltıya çağırarak, bir sohbete çağırarak, bir çaya çağırarak, bir kahve içmeye çağırarak onlarla tüm kesimlerle buluşmamız gerekiyor.
Ben dünkü tablodan sonra da bunu sizin çok yüksek düzeyde başarabileceğinize gönülden inanıyorum, samimi olarak inanıyorum. Onun için tekrar kongrede yeniden il başkanlığına seçilen Murat Tuncer kardeşimize yönetimine başarılar diliyorum. Cenab-ı Hak mahcup etmesin inşallah. Kongremiz hayırlı mübarek olsun diyorum.”
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici'den Mersin'de temaslar
ÖNCEKİ HABER
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici fidanları toprakla buluşturdu