Yörük-Türkmen Kardeşlerim,
Aziz Milletimizin Vefalı Evlatları,
Hepinizi sevgiyle, saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.
*
Gölgesinde, yüzlerce yıl, tüm Türklerin, Müslümanların, tüm insanlığın huzur bulduğu, güven içinde yaşadığı ulu çınarın filizlendiği yerde, Devlet-i Aliyye’nin, Osmanlı’nın kurulduğu Söğüt'teyiz.
Bu yıl 743.’sü tertiplenen, “Söğüt Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri”nde bir aradayız.
Öncelikle toyumuz kutlu, birliğimiz daim olsun…
Cenab-ı Allah, İ’la-yı Kelimetullah davasıyla yürüdüğü yolda aleme nizam veren, dünyaya yüzlerce yıl Türklüğün ve İslam’ın mührünü vuran kahraman ecdadımızın yolundan bizi ayırmasın..
*
Değerli Kardeşlerim,
Kimliğimizle varız…
Tarihimizle varız…
İnançlarımızla varız…
Kültürümüzle varız…
Geleneklerimizle varız…
Ve bu değerlerimize sarıldığımız sürece biiznillah var olacağız.
Sözün başında, Bilecik Valiliğimiz başta olmak üzere, organizasyona katkı sağlayan kurum, kuruluş ve kardeşlerimize içtenlikle teşekkür ediyorum.
Sizlerin ve tarihin huzurunda, sizlerin ve tarihin şahitliğinde, bir kez daha, milletimizin var olma mücadelesinde, milletimizin bekası için hayatlarını veren şehitlerimizi; Mete Han’dan Sultan Alparslan’a, Ertuğrul Gazi’den, Osman Gazi’den Fatih Sultan Mehmed Han’a; Türk tarihimizin abide şahsiyetlerini rahmetle, şükranla ve minnetle yad ediyorum.
*
Değerli Kardeşlerim,
Dalları, üç kıtaya, yedi iklime uzanan, yüzyıllarca, gölgesinde sevginin, adaletin, Hakk’ın hakim olduğu ulu çınarın tohumu burada atıldı.
Burada yeşerdi.
Buradan kök salıp, dünyaya hakim oldu.
Atamız, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından, yine atamız Ertuğrul Gazi’ye, 1281 tarihinde uç beyliği verildiği günden bu yana, Söğüt’te toyumuz toplanıyor.
*
Bugünün dünyasında, 400 çadırdan dünya hakimiyetine uzanan yürüyüş üzerinde düşünüp, aklıselimle bir muhasebe yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Neleri doğru yaptık?
Bizi cihan hakimiyetine taşıyan neydi?
Şartların, bugünün teknolojisiyle büyüyen nesillerin tahayyül bile edemeyeceği ölçüde zor olduğu bir dönemde, bugün için bile çok geniş sayılabilecek bir coğrafyada, yüzyıllar boyunca bir dünya devletini nasıl ayakta tutabildik?
Sonrasındaki, tarihçilerin “duraklama” ve “gerileme” olarak adlandırdığı dönemlerde neleri eksik bıraktık, nerelerde yanlış yaptık?
Tümünü doğru tahlil etmek ve istikametimizi o doğrulara göre şekillendirmek mecburiyetindeyiz.
Bugünün dünyasını doğru analiz edip, Osmanlı’yı daha iyi anlamaya ihtiyacımız var...
*
Dünyanın her yerinde sömürünün, haksızlığın, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü bir çağı yaşıyoruz.
Çoğu Müslüman, milyonlarca mazlumun, savaşlara, göçlere, yokluğa, hastalıklara, açlığa, kana ve gözyaşına mahkum edildiği bir çağı yaşıyoruz.
Dünyanın sözde güçlü ve gelişmiş devletlerinin; onların güdümündeki uluslararası kuruluşların aklı, vicdanı, adaleti rafa kaldırdığı; bu cinnet halinin dünyayı adım adım yeni bir dünya savaşına sürüklediği bir çağı yaşıyoruz.
Kıymetli kardeşlerim;
Osmanlı artık Afrika’da yok…
Osmanlı Ortadoğu’da; eski toprakları olan Arap Yarımadası’nda yok...
Irak’ta yok...
Suriye’de yok...
Lübnan’da yok...
Kudüs’te yok...
Filistin’de yok…
Balkanlarda yok...
Kafkaslarda yok...
*
Tarihte, Türk’ün hakimiyetinde, Osmanlı'nın idaresinde, yüzlerce yıl, her dinden, her ırktan, her milletten, insanların, huzurla, güvenle, barış içinde yaşadıkları o topraklarda artık adalet de yok...
*
Bu durum, karşımızda bütün çıplaklığıyla duran bir gerçek.
Ve artık bu gerçeğin muhasebesini doğru, gerçekçi, akıllıca yapmalı ve istikametimize, bu gerçeğe göre, yeniden şekil vermeliyiz .
Sadece biz değil, bahsettiğim coğrafyalarda yaşayan mazlumlar da bu muhasebeyi yapmalı, yapabilmeli...
*
Değerli Kardeşlerim,
Saygıdeğer Katılımcılar,
Güvenliğimiz için, gelecek nesillerimiz için; devletimizin varlığını, ülkemizin bütünlüğünü koruyabilmek için daha güçlü olmak zorundayız.
Bugün, insanlığın, özellikle tüm dünya Müslümanlarının, Osmanlı’nın, Türk’ün gücüne ve adaletine duyduğu ihtiyacı görmezden gelemeyiz, yok sayamayız.
İnsan hayatının, insan kanının, artık her şeyden daha değersiz sayıldığı bir zaman diliminde ve o topraklarda; yeniden, mazlumların acılarının devası olmak için; Türk ve Müslüman kardeşlerimizin koruyucu kalkanı olmak için; yeniden, dünyada adaletin ve Hakk’ın hakim olması için; yeniden, daha güçlü bir şekilde var olmak mecburiyetindeyiz.
*
Değerli Kardeşlerim,
Bunu sadece, burada toprağa düşen tohumu, üç kıtayı, yedi iklimi gölgesine sığdıracak hale getiren ruhu yeniden bularak başarabiliriz.
Bunu, temelinde, adaletin, ahlakın, imanın olduğu bir yönetim anlayışıyla başaracağız.
*
Değerli Kardeşlerim,
Saygıdeğer Katılımcılar,
Şerefli Türk Milleti’nin vefalı evlatları...
Bizi, birbirimize, ortak sevinçlerin, ortak acıların, birlikte dökülen alın terinin, birlikte dökülen gözyaşının, birlikte dökülen kanın bağladığı can kardeşlerim, kan kardeşlerim...
*
Konuştuğumuz dil, güzel Türkçemiz bizi birbirimize ve dünyadaki soydaşlarımıza bağlıyor.
Yöneldiğimiz kıble, sabır, şükür ve dua yani İslam bizi birbirimize bağlıyor.
Neredeyse tamamında kılıçlarımızla dünyaya nizam veren ve binlerce yıl süren tarih yolculuğundaki yol arkadaşlığımız bizi birbirimize bağlıyor.
Yaşadığımız sayısız zaferde, mağlubiyette, afette, badirede, toyda, kıtlıkta, işgalde, savaşta, omuz omuza verdiğimiz mücadele ve kader ortaklığı bizi birbirimize bağlıyor.
Bizi millet yapan, güçlü kılan değerlerimizi kaybetmeyeceğiz…
Değerlerimize ve birbirimize sımsıkı sarılacağız…
Şeyh edebali'nin cümleleriyle:
“Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…”
“Gazi Alperenler işe koyulun,
Gayrı söze vakit az verilmeli
Bidevi atlara rüzgarca soluk,
Ve yıldırımlarca hız verilmeli.
Şanlı Kitap önderiniz kılındı.
İman-Sancak gönderiniz kılındı.
İklim-i Rum minderiniz kılındı.
Ol mindere kavi diz verilmeli.
Kartal yuvasıdır Söğüt'te burçlar,
Devletin zırhıdır sınırda uçlar,
Gazi Osman'lara zağlı kılıçlar,
Yunus Emre'lere söz verilmeli.
Töre, nizam, yol ve yordam her kula.
Usul, erkan, edep, erdem her kula.
Yirmi dört saatte her dem her kula.
Allah'ın buyruğu uz verilmeli
İnatla girmeyin soy sop faslına.
Kurtsa kurt, itse it döner aslına.
Rum ülkelerinde Oğuz nesline.
Peygamber kavlince öz verilmeli.
Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.
Temele taş bulmak gecikebilir.
Devlete baş bulmak gecikebilir.
Adalet gecikmez tez verilmeli.”
*
Atamız Ertuğrul Gazi’ye rahmet olsun.
Atamız Osman Gazi’ye rahmet olsun.
Şehitlerimize, gazilerimize, bize vatan bırakan, gururla hatırlayacağımız şerefli bir tarih bırakan ecdadımıza rahmet olsun.
Her birinizi tek tek sevgiyle, saygıyla kucaklıyorum.
Bir kez daha, toyumuza emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun...