Yükleniyor...
26 Kasım 2025 • Büyük Birlik Partisi Genel MerkeziBüyük Birlik Partisi

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici'den "Terörsüz Türkiye" açıklaması

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, ücretli öğretmenlikten öğretmen atamalarına, kadına karşı şiddetten bölücü terör örgütü PKK'ya kadar önemli konularda değerlendirmelerde bulundu. Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici'den ''Terörsüz Türkiye'' açıklaması

Partimiz Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenleyen Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, bir kez daha öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü ve tüm kadınların 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü kutlayarak sözlerine başladı. Genel Başkanımız Sayın Destici şunları söyledi:

"Pazartesi günü 24 Kasım öğretmenler günüydü. Biz de o gün Balıkesir'deydik. Hem gerçekleştirdiğimiz basın toplantısında daha sonra Karesi ilçemizde ziyaret ettiğimiz okulumuzda kıymetli öğretmenlerimizin ve asıl meslekleri öğretmenlik olan ama idareci pozisyonda bulunan arkadaşlarımızın 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ettik. Bu vesile bir kez daha Türkiye'nin tüm bölgelerinde, tüm il ilçelerinde, köylerinde öğretmenlik yapan fedakâr öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyorum.

ÖĞRETMENE YAPILAN YATIRIM BOŞ DEĞİLDİR

Uzun yıllar öğretmenlik yapmış birisi olarak öğretmenliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğu bilinciyle şunları ifade etmek istiyorum: Bir ülke kalkınacaksa, inkişaf edecekse; bir millet daha güvenli, daha huzurlu, daha mutlu, daha müreffeh bir hayatı yaşayacaksa; bir ülke ekonomisini daha iyi bir noktaya getirecekse; sağlıktan eğitime, savunma sanayinden teknolojiye her alanda başarı elde edecekse bunu öğretmenlerimizle ve öğrencilerimizle, tabii ki eğitimcilerimizin öncülüğünde yapacağımızı asla aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Bunun için eğitime, öğretmene yapılan hiçbir yatırım boş sayılmamalıdır ve en büyük yatırım da bu alana ayrılmalı ve harcanmalıdır.

BÜTÇEDEN EN BÜYÜK PAY MİLLÎ EĞİTİM’E

Ülkemizde de şu anda hem geçmiş yıllardaki bütçelere baktığımızda hem şu anda komisyonlarda görüşülmekte olan 2026 tahminli bütçesine baktığımızda da bütçede en yüksek pay ayrılan kurumlarımızın başında yine eğitim yani Milli Eğitim Bakanlığımız gelmektedir. Tabii öğretmen iyi yetiştirilmezse, öğretmen çalışma şartlarında rahat edecek bir pozisyona gelmezse eğitimde maalesef istediğimiz sonuçları yakalayamayız ve yakalayamadık. Büyük ilerlemeler kaydettik mi? Evet, büyük aşamalar ve büyük ilerlemeler kaydettik. Özellikle donatı konusunda, okul sayısının artması, derslik sayısının artması, bunlar çok önemli gelişmeler. Yine öğrencilerimizin, çocuklarımızın bilgisayarla buluşturulması, sınıfların kara tahta yerine akıllı tahtalarla buluşması, bunlar çok kıymetli ve çok önemli şeyler. Ama sözlerimin içerisinde de söyledim. Bunlar tek başına eğitimde ileriye gitmemize yeterli değildir. Ya da istediğimiz sonucu elde etmemize yeterli değildir.

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU

En başında yapılması gereken nedir? Bir kere daha söylüyorum. Öğretmen, öğretmen, öğretmendir. Yani öğretmeni yetiştirmek ve çalıştığı ortamı da ona göre hazırlamak. Bu konuda da Türkiye'de adımlar atıldı. Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarıldı geçen dönemde ve yavaş yavaş da bu kanunun gerekleri yapılmaya başladı. Nasıl? Hâkimler, savcılar atanmadan önce belli bir süre bir akademide ders görüyorlarsa ya da emniyet mensupları ya da askeriye mensupları işte doktorlar, sağlık personelimiz, şimdi öğretmenlerimiz de inşallah akademilerinde belli bir süre eğitim aldıktan sonra öğretmenlik mesleğine başlayacaklar. Bu da öğretmenlerimizin eğitime hazırlanması açısından önemli bir eşik olarak gördüğümüzü buradan ifade etmek istiyorum.

ÖĞRETMEN ATAMALARI

Ve bugüne kadar son yıllarda en çok bu konuda yapılan tartışma neydi? Öğretmen atamaları. Efendim işte mülakat olsun mu, olmasın mı? Mülakatlarda acaba haksızlık yapıldı mı, yapılmadı mı? Efendim işte atama bekleyen öğretmenler dönemsel olarak bütün bunlar konuşuldu. Ücretli öğretmenler, sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen inşallah bu akademi işlemeye başladığında bu konuştuğumuz konuların pek çoğunun artık geride kalacağını bekliyoruz ve ümit ediyoruz.

ÜCRETLİ ÖĞRETMENLER

Tabii ama şu demek değil, şu anda yaşanan sorunları meseleleri ya da öğretmenlerimizin ya da öğretmen adaylarımızın taleplerini nasıl çözeceğiz? Bunların da kısa sürede çözülmesi gerekiyor. Örneğin ‘en mağduru hangi kesimdir bu alanda’ dediğimizde karşımıza 80 binin üzerinde sayıları olan ücretli öğretmenler çıkmaktadır. Bir okulda iki öğretmen düşünelim. Birisi ücretli öğretmen, birisi sözleşmeli ya da kadrolu öğretmen. Diyelim ikisi de 30 saat derse giriyor. Ücretli öğretmen bu 30 saat karşılığında eline geçen para asgari ücret rakamına bile erişmiyor. Ben rakamı telaffuz etmekten bile hayal ediyorum.

Normal öğretmen ücretleri de zaten diğer mesleklerle karşılaştırdığımıza geçmişle kıyasladığımızda onların da düşük kaldığını görüyoruz. Ama ücretli öğretmenler burada en çok mağduriyeti yaşayanlardır.

ATAMA BEKLEYEN ÖĞRETMENLER

Atama bekleyen öğretmenlerimiz mülakatlar geçtiğimiz dönemlerde bunu çok fazla konuştuk. Yazılı sınavdan alınan not şayet yapılan mülakatta öğretmen adayımızın öğretmenliğe engel herhangi bir noksanlığı yoksa mutlaka yazılı sınav esas alınmalıdır diye. Geçmiş dönemlere göre son yıllarda bu konudaki şikâyetlerin de azaldığını görüyoruz. Ama mülakat olan her yerde şikâyet olacağını da unutmamamız gerektiğini ifade ediyorum. İşte bu yeni düzenlemeler inşallah bütün bu tartışmaları da ortadan kaldıracaktır.

MİLLİ EĞİTİM BAKANIMIZIN ÇABALARINI TAKDİR EDİYORUZ

Mevcut Milli Eğitim Bakanımızın ve kadrosunun eğitiminin içinden geliyor olması bir avantajdır. Çünkü kadroda bir tecrübe ve bir deneyim vardır. Yapılan çabaları ve çalışmaları da görüyoruz. Takdir ediyoruz. Bize düşen hem moral ve motivasyon açısından bu takdirimizi yaparken diğer taraftan da elbette ki gördüğümüz eksiklikleri ve noksanlıkları her alanda olduğu gibi burada da dile getiriyoruz ve dile getirmeye devam edeceğiz. Çünkü sözün başında söylediğimiz gibi öğretmenlik kutsal bir meslektir. Ve eğitim Türkiye'yi ve Türk milletini ileriye taşıyacak en önemli müessesedir.

KADINA ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE

Dün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü idi. Kadınlarımızı hedef alan şiddet ülkemizde milletçe yaşadığımız en önemli problemlerimiz olarak maalesef devam etmektedir. Öncelikle ve acilen bu meseleyle yüzleşmek milletçe el ele bütün imkânlarımızı kullanarak iş birliği yapmak ve nihayetinde çözümler bulmak ve kadına şiddete son vermek zorundayız. Gündem ne olursa olsun kadınlarımızı hedef alan şiddetin milletimizin öncelikli meselelerinden biri olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız ve asla gündemimizden ve ülke gündeminden çıkmasına müsaade etmemeliyiz. Devletimizin eğitim, güvenlik ve adalet kurumları başta olmak üzere bu anlamda tüm gücüyle hızlı ve kapsamlı bir çalışma yapması zaruretini sesimizi duyurma fırsatı bulduğumuz her noktada ve her zeminde ifade ediyoruz.

Bu çalışmaların yanı sıra ceza yasalarımızın bu problemin çözümünde etkili olmadığının tekrar ve önemle altını çizmek istiyorum. Hemen her gün çeşitli vesilelerle karşılaştığımız kadına şiddet olaylarının milletimizin vicdanında kanayan bir yara olmasının yanında, bahse konu olan suçların engellenmesi bu dönemde halkımızın devletimizden en büyük beklentilerinden biri olduğunu da açıkça ifade ediyorum.

KADINLARIMIZIN YANINDAYIZ

Kadın bizim inanç ve kültür dünyamızda anne ve ilk öğretmen olmaları nedeniyle çok önemli ve çok değerli ve çok üst bir konumda yer almaktadır. Bir toplumun inanç, ahlak, huzur ve gelişmişlik düzeyleri o toplumda kadına verilen önemle ve değerle doğrudan ilişkilidir. Mutlu, huzurlu, güvenli bir ülke ve millet olma yolunda yarınları hazırlanırken, yarınları planlarken, problemlerimize çözüm ararken göz önünde bulundurmamız gereken en önemli hususlardan birisi eğitimde, meslek edinmede, iş hayatında, kamusal alanda, devlette, siyasette ve sosyal alanda ayrımcılıkla mücadele etmek olmalıdır. Kadınlarımızın şiddetle ve ayrımcılıkla mücadelelerinde ve her zaman ve her şartta yanlarında ve destekçileri olduğumuzu tekrar belirterek Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün her türlü ayrımcılığın ve şiddetin son bulduğu sağlıklı ve aydınlık bir geleceğe vesile olmasını da temenni ediyorum. Şiddet mağduru olan, hayatlarını kaybeden kadınlarımıza, kızlarımıza bir kez daha Cenâb-ı Hak'tan rahmet diliyorum. Kadınlarımızın şiddetle ve ayrımcılıkla mücadelelerinde yanlarında ve destekçileri olduğumuzu inanç ve kararlılıkla tekrar hatırlatıyor, bu hassasiyetleri taşıdığımız sürece yarınlara umutla bakabileceğimiz inancıyla Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün her türlü ayrımcılığın ve şiddetin son bulduğu sağlıklı ve aydınlık bir geleceğe vesile olmasını Cenâb-ı Hak'tan niyaz ediyorum.

BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜ PKK

Ülkemizin gündeminin ilk sıralarında milletimizi 40 yılı aşkın süredir hedef alan, on binlerce insanımızın hayatına, milletimizin eğitime, sağlığa, üretime istihdama harcaması gereken trilyonlarca dolarına mal olan bölücü terör bulunmaktadır. Terörün başladığı ilk günden partimizin kurulmasına, önceki çözüm süreçlerinden bugünkü tartışmaların ilk gününe, söylediklerimizde ve duruşumuzda hiçbir değişiklik yoktur. Yani biz netiz. 1993’te 29 Ocak'ta ne söylemişsek bugün yani 26 Kasım 2025’te de aynısını söylüyoruz. Ve bundan sonra da aynısını söylemeye devam edeceğiz. Bunu söylerken biz statükocu falan değiliz. Ama terörle mücadelenin temel ilkeleri var. Bunları yapanlar terörü yenmiştir. Teröre, teröriste taviz verenler, müzakere edenler değil, mücadele edenler yenmiştir. Biz de öyle yendik.

MÜZAKERE SÜRECİ NE OLDU?

Daha son 10 yıla bakalım, çok geriye gitmeyelim. 2008, 2014-2015 arası müzakere süreci ne oldu, ne oldu o süreçte? Terör azdı. Öz yönetim bölgeleri ilan ettiler, hendekler kazıldı. Yüzlerce şehit verdik. 2015’ten sonra sıkı bir mücadele başladı. Ve elhamdülillah şu anda terörsüz bir Türkiye var. Mücadeleyle biz terörü bitirdik. Bunu bir kere hepimize bilmemiz lazım. Ve biz de herkese hatırlatmak gibi bir sorumluluk taşıyoruz.

İ'LA-YI KELİMETULLAH İÇİN GEREĞİNİ YAPIYORUZ

Çoğu PKK ve onun yardakçılarından nadiren başka yerlerden tepkilere maruz kalıyoruz. Hatta tehditler alıyoruz. Elhamdülillah bunlara eyvallah diyecek değiliz. Her soruya verecek cevabımız da var. Çünkü biz doğrularla yürüyoruz, inandıklarımızı söylüyoruz ve inancımızın gereğini yapıyoruz. Davamızın gereğini yapıyoruz, ideolojimizin gereğini yapıyoruz. İ'la-yı Kelimetullah için, nizamı âlemin gereğini yapıyoruz. Türk İslam ülkücüsü olmanın gereğini yapıyoruz. Alperen olmanın gereğini yapıyoruz.

SOSYAL MEDYADAN ÇEMKİREN HER LÜZUMSUZA CEVAP VERME MECBURİYETİ HİSSETMİYORUZ

Daha önemlisi gerçeklerin bir kayıkçı kavgasına kurban edilmemesi ve nezaketimizi korumak gibi bir hassasiyetimiz olduğunun da idrakindeyiz. Sosyal medyadan çemkiren her lüzumsuza cevap vermek mecburiyeti hissetmiyoruz. Herkesi muhatap kabul etme gibi bir mecburiyetimiz de yok. Ama sorumluluklarımız var. Türkiye'nin güneydoğusunda yaşayan, devletine, milletine bağlı, bayrağına, İstiklal Marşı’na saygılı, teröre boyun eğmemiş vatandaşlarımıza -samimiyetle ifade ediyorum- kardeşlerimize karşı sorumluluğumuz var. 

Evladın eline kına yakıp askere gönderen, hayatının bundan sonraki kısmını bir mezar taşına sarılarak geçirmeye kendini mahkûm etmiş annelere, vatan savunmasında kolunu bacağını gözlerini feda eden gazilere karşı sorumluluğumuz var. Velhasıl aziz Türk milletine karşı ve tarihe karşı sorumluluğumuz var.

BİZ MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN KARDEŞLERİYİZ

Açık olmak ve açık konuşmak lazım. Bizim söylediklerimiz de çok net, çok basit. Ortalama hatta ortalamanın altında zekâya sahip ve art niyetli olmayan herkes bunu rahatlıkla anlayabilir. Bir kere terör örgütünün geçmişte işlediği suçlar yok sayılamaz. Ve bu suçları işleyenler affedilemez. En önemlilerinden birisi kanlı ve hain terör örgütü bizim Kürt kardeşlerimizin temsilcisi sayılamaz. Ve kabul edilemez. Devlet bir terör örgütüyle denk taraflarmış gibi aynı masaya oturtulamaz. Cumhuriyetin temel niteliklerinden taviz verilemez. Bizim bu söylediklerimizden rahatsız olanlara, itirazınız niye diye soruyoruz. Biz bunları söylüyoruz. Bunun neyinden rahatsız oluyorsunuz? Milletimizin birliğine, bağımsızlığına, istikbaline, evlatlarına kurşun sıkanların söylediklerini hiçbir zaman ciddiye almadım. Bundan sonra da almayacağım. Dün, bugün söylediklerinin tam tersini söyleyen, söylediklerine itiraz eden herkesi ihanetle suçlayan, yarın da bugün söylediklerinin tam tersini söyleyecek olanları da, söylediklerini de, bunların saçma sapan suçlamalarını da ciddiye almıyorum. Kendinizin bile inanmadığınız imalarla, yalanlarla bize leke sürülemeyeceğini en iyi bilenlerdensiniz. Biz şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nun yol arkadaşları ve geride bıraktığı kardeşleriyiz. Bizi milletimizin, devletimizin, inançlarımızın aleyhinde hiç kimse yönlendiremez ve kullandıramaz. Bunu söyleyenlerin aynaya bakmalarını tavsiye ederim. Büyük Birlik Partisi şehit ailelerinin terörle mücadelede fedakârca görev yapmış güvenlik güçleri mensuplarının 40 yılı aşan bir süre terörün baskısıyla yaşamış ama devletinden, milletinden, bayrağından, istiklal maaşından vazgeçmemiş teröre boyun eğmemiş Kürt kardeşlerimizin başını öne eğdirecek hiçbir söze hiçbir davranışa evet demedi ve demeyecek.

Yanlışı olmayanların endişe edeceği bir şey yoktur. Milletimizin taleplerini, beklentilerini, mağduriyetlerini dile getirmek haklarını aramak için elbette herkesle görüşeceğiz. Kimseden izin almaya ihtiyacımız yok. Herkes biliyor ki zaten konu da bu değil. Hiçbirimiz terör istemiyoruz. Terör isteyen kim? Açıkçası bunu da merak ediyoruz. Terör örgütünün devletin karşısına bir taraf kabul edilmesinin herkes için ama en çok da hukuk, adalet, demokrasi gibi kavramlar için Türkiye'nin yargı ve güvenlik müesseseleri için Güneydoğu Anadolu'da yaşayan ve her şartta devletinin yanında olan vatandaşlarımız için şehit aileleri ve güvenlik kuruluşlarımızın mensupları için ayrı ayrı ağır sonuçları olacaktır.

ÜÇ MİLLETVEKİLİNİN PKK ELEBAŞISIYLA GÖRÜŞMESİ

Önceki gün terör örgütünün hapisteki elebaşısıyla Meclisteki komisyonu temsil eden 3 milletvekilinin görüştüğü açıklandı. Sadece bir açıklama. Terör örgütünün siyasi uzantısı dün Meclisteki grup toplantısında görüşmenin Suriye'deki mevcut durum için çok önemli olduğu açıklamasını yaptı. Aynı yapı birkaç ay önce Suriye'de elde edilen statünün çok yakında Türkiye'de de elde edileceği açıklamasını yapmıştı. Görüşmede terörist başına iki soru sorulduğu dillendiriliyor. Birincisi PKK'nın silah bırakma ve fesih kararının söylendiği ama da ama bunun sahada görülemedi ya da işlemedi. İkincisi Suriye'de YPG'nin neden silah bırakmadığı ve merkezi yönetime dâhil olmadı. 

Dünden bugüne yaşanan her gelişme, PKK ve özellikle PKK'nın siyasi uzantıları tarafından söylenen her söz, endişelerimizi ve söylediklerimizi haklı çıkarmaktadır. Milletimiz ve ülkemiz adına endişeliyiz. Bu süreçte PKK'nın meşrulaştırılmasına ve PKK'nın misyonunun barış isteği olarak özetlenmesine itiraz edenlerin, terörden fayda sağlamakla suçlanmasını hayretle ve ibretle izliyoruz. Gelişmeleri elbette takip edeceğiz ve elbette her defasında da fikrimizi, düşüncemizi ifade edeceğiz. Milletimiz de bütün bu gelişmeleri sükûnetle ve titizlikle takip ediyor. Milletimiz ülkemizin birliğinden asla taviz vermeyecektir. Bunu herkes bilsin.

Bir kere daha altını çizerek söylüyorum. Milletimiz, ülkemiz, birliğinden asla taviz vermeyecektir. Ve yine milletimiz, dilinden, kimliğinden asla taviz vermeyecektir. Bunu da herkesin bilmesi ve herkesin hesabını da buna göre yapması gerekir. Çünkü biz milletin içindeyiz, milletimizi dinliyoruz, milletimizle beraberiz.

BİZ BU MİLLETİN NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ BİLİYORUZ

Geçen hafta Mersin'deydik, bu hafta Balıkesir'deydik, bu hafta sonu Samsun ve Mardin'de olacağız. Ve her hafta sonu birkaç vilayetimizdeyiz. Şahsım ve arkadaşlarımızla birlikte. Onun için biz milletimizin ne söylediğini biliyoruz, ne düşündüğünü biliyoruz ve en önemlisi de biz bu aziz Müslüman Türk milletinin ferasetine ve irfanına güveniyoruz.

MUHSİN BAŞKANIMIZIN ÇİZGİSİNDEN HİÇ SAPMADIK

Büyük Birlik Partisi olarak bizler rahmetli Muhsin Başkanımızın çizgisinden bugüne dek hiç sapmadık, hiç ayrılmadık. Bu parti tıpkı rahmetli liderin hassasiyeti istikametinde en başından beri devreye sokulan tüm açılım ve çözüm süreçlerinde nerede durduysa, bugün de aynı noktada dimdik durmaktadır. Dün yanlış dediğimize bugün doğru demiyoruz. Dün kötü dediğimize bugün iyi demiyoruz. Kadim ve kaideli devlet anlayışımıza göre, 40 yıl boyunca tüm emperyalistlerin maşası olmuş, bu milletin mukadderatına 40 yıl boyunca kastetmiş, dünyanın en kanlı terör örgütüyle ve onun elebaşısıyla müzakere süreçlerine girilmesini en başından beri doğru bulmadığımızı ifade ettik. Terörle müzakere edilmez, terörle mücadele edilir ve mücadele edilerek teröristin başı ezilerek terör yok edilir. Bu tür süreçlerin her defasında Türkiye'nin egemenlik haklarına ağır zararlar verdiğini, masadan güçlenmiş çıkanın her zaman terör örgütü ve türevleri olduğunu defalarca vurguladık.

DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK

Bitme noktasına gelmiş, İHA-SİHA baskısından başını ininden çıkaramaz hale gelmiş bir terör örgütüyle niyetler halis olsa dahi terör örgütünün müzakere edecek muhatap olma onurundan yoksun olduğunu söylemekten geri durmadık. Ve şunu da ifade ettik. Terör örgütünün elebaşı, 40 bin kişinin katili yani terör örgütünün bir numarasıyla görüşülemeyeceğini, müzakere edilemeyeceğini ve bundan da bir sonuç alınamayacağını ifade ettik. Bize dünya dünyadaki örnekler diye bahsedilen örneklere baktığımızda -İngiltere, İspanya, başka ülke örneklerine baktığımızda- hiçbirisinde terör örgütünün bir numarasıyla görüşme yok. Daha doğrusu terör örgütünün temsilcileriyle Meclis üyelerinin görüşmesi de yok. Partileriyle görüşme var ya da aracılarla görüşme var. Biz bunu dillendirdik. Biz bunu söyledik. Biz hem inancımızı söyledik, inandığımızı söyledik hem de realist olanları söyledik. Tecrübe edilenleri söyledik. Ve bütün bunları söylerken de kimseyi hedef almadık. Kimsenin ismini telaffuz etmedik. PKK ve siyasi uzantıları tarafında hiçbir kurumun da adını telaffuz etmedik. Bu hassasiyetimizi koruduk. Ama nasıl ki herkes fikrini söylüyorsa elbette ben de fikrimi söyleyeceğim. Partim de fikrimi söyleyecek. Biz nasıl herkesin fikrine saygı duyuyorsak herkes de bizim fikrimize ve düşüncemize saygı duyacak.

SİLAH BIRAKMADAN, KENDİNİ FESHETMEDEN BÖYLE BİR ŞEY YAPILMAMALI

Bu işletilen süreçlerin yani geçmiştekilere de katarak söylüyorum. Terör örgütüne ve onun içerideki uzantılarına meşruiyet kazandırdığını, gücüne güç kattığını ve adeta bir can suyu etkisi yarattığını açıkça ifade ettik. Bakın bir ara konuşuldu. PKK'nın terör listesinden çıkarılması Türkiye'de. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Asla böyle bir şey yapılmamalı. Tamamen silahları bırakmadan, tamamen bütün kurumları da DEM’i de dâhil olarak kendini feshetmeden, Suriye'deki, Irak'taki her yerdeki asla böyle bir şey yapılmamalı. Çünkü bunun geri dönüşü yok. Türkiye'de çıktığı anda bütün dünyada çıkar ve karşınızda daha büyük, daha güçlü ve meşruiyet kazanmış bir terör örgütüyle karşı karşıya kalırsınız. Sakın ha diyoruz, sakın ha. Evet, dün neleri söylediysek bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. Yine aynı noktadayız.

PKK VE TÜREVLERİ ASİMETRİK BİR SAVAŞIN UZANTISIDIR

Şu tespitimizin altını özellikle çizerek tekrar ediyorum. PKK ve terörist başı tüm türevleriyle birlikte hâlâ devam eden bir asimetrik savaşın parçasıdır. Ve uluslararası emperyalistlerin bu bölgedeki kullanışlı aparatı olmaya devam etmektedir. Suriye'deki YPG/SDG'ye bakarak Irak'taki yapılara bakarak bunu çok açık ve net görürüz. Türkiye'dekilere bakarak da görürüz. Yani PKK'sından DEM’ine kadar bakarak bütün bunları görürüz. Bu aparatı müzakere ve açılım hamleleriyle emperyalistlerin elinden alabileceklerini umanlar olduğunu görüyoruz. Oysa tam tersine PKK'nın ve Öcalan'ın savaşarak elde edemeyeceği avantajları bu masa süreçleriyle onlara ikram ettiklerinin farkında değiller mi de onları dış müdahalelere daha açık hale getirmektedirler? Büyük Birlik Partisi ve Alperenler olarak bizler bu sürecin terörist başı üzerinden işletilmesine onun ve arkasındaki karanlık ağların önün açılmasına en net bir şekilde karşıyız ve bunu doğru bulmuyoruz. 

MİLLETİMİZ, İMRALI’YA GİDİLMESİNE KARŞI

Kaldı ki bugün elimizdeki kamuoyu verileri de bizim dediğimizi doğrulamaktadır. Aziz milletimizin yüzde 80'i terör örgütüyle pazarlık olmaz çizgisinde. İmralı'ya gidilmesine karşı çıkanlar ise %90'ın üzerinde. Anlayacağınız biz Büyük Birlik Partisi olarak milletimizin durduğu yerde duruyoruz. Lütfen hatırlayalım. 2015 çözüm sürecinin en sıcak günlerinde bile PKK ile masaya oturulsun diyenlerin oranı %20 ya da %30'u geçmemişti. Sonucun ne olduğu da ortadadır. Bir kez daha altını çiziyoruz. Sahada kalıcı barış kapalı kapılar ardında yürütülen müzakerelerle değil, hukukla, şeffaflıkla, millet iradesiyle ve en önemlisi de devletin gücüyle tesis edilir. O güçler kahraman Türk ordusu ve polisidir. Aksi hâlde demin Kandil'in ve İmralı'nın söylemleriyle meşruiyet üretilecek olan her süreç, devlete ve millete sadece güvensizlik, kırılganlık ve yeni tehditler bırakarak geri döner.

Kıymetli kardeşlerim, kıymetli dava arkadaşlarım! Bu duygu ve düşüncelerle sizleri bir kez daha sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu vatan için, bu millet için canlarını seve seve feda etmiş aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla iade ediyorum. Kahraman gazilerimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Şehitlerimizin annelerine, ailelerine hürmetlerimi ve saygılarımı sunuyorum."

Galeri