Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici’nin Samsun Olağan Kongremizde yaptığı konuşma şu şekilde:
“Değerli misafirlerimiz! Yüreği vatan, millet, din, devlet, ezan, bayrak sevgisiyle dolu olan Karadenizli kardeşlerim, Samsunlu kardeşlerim! Hepinizi sevgiyle, saygıyla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti hepinizin üzerine olsun.
Öncelikle Samsun 11. Olağan Kongremizin hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Kongre hazırlıkları sebebiyle İl Başkanımız başta olmak üzere tüm teşkilat mensuplarımıza ve salonu hınca hınç dolu dolduran siz kıymetli dava arkadaşlarıma, gönüldaşlarıma ve Samsunlu kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım. Sözlerimin başında Şehit Liderimiz, Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, onlarla birlikte şehadete yürüyen dava arkadaşlarımızı, tüm şehitlerimizi vatan, millet, din, devlet uğruna gözünü kırpmadan hayatını feda eden şehitlerimizi de rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun inşallah diyorum.
Kıymetli dava arkadaşlarım, değerli vatandaşlarım. Yine 29 Ocak 1993'ten bugüne Samsun'da görev yapan il başkanı, ilçe başkanı, ocak başkanı, kadın kolları başkanı ve şu anda aramızda olmayan, hayatını kaybeden tüm dava arkadaşlarımıza, -ki yakın zamanda kaybettiğimiz birkaç dönem önceki il başkanımız merhum Ahmet Katrancı ağabey başta olmak üzere- hepsine de Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun inşallah diyorum.
Bugün aramızda değerli dava arkadaşlarımız da var. Önceden birlikte yol dürüldüğümüz ağabeylerimiz var, arkadaşlarımız var. Başta Zihni Şahin ağabeyimiz, eski Samsun Büyükşehir Belediye Başkanımız, Bafra Belediye Başkanımız aramızda. Kendisine katılımı için teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz, şeref verdiniz diyorum. Yine Ahmet Demir Bey var, yurtdışı teşkilatlarımızdan, diğer arkadaşlarımız var. Ben tüm misafirlerimize sizlerin huzurunda şükranlarımı sunuyorum.
Değerli dava arkadaşlarım, kıymetli hanımefendiler, kıymetli beyefendiler! Tabii ki Türkiye'mizde, ülkemizde bir siyasetin konuştuğu gündem var, bir de vatandaşın gündemi var. Bir de tabii ki dış gündem var, dış politika var. Biz Büyük Birlik Partisi olarak siyasetin gündemiyle birlikte vatandaşımızın gündemini de konuşmaya ve vatandaşımızın sessiz soluğu nefesi olmaya devam edeceğiz.
UYUŞTURUCU, SANAL BAHİS, ÇETELEŞMELER…
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım maalesef son dönemlerde ne Türk'ün örfüne, âdetine, geleneğine, göreneğine yakışır, ne de İslam inancıyla bağdaşır, daha doğrusu bağdaşmayan davranışların memleketimizde, vatanımızda, sokaklarımızda, şehirlerimizde gittikçe arttığını görmekteyiz. Gençlerimiz arasında insanlarımız arasında yaygınlaştığını görmekteyiz. Nedir bunlar? Uyuşturucu kullanımı. Uyuşturucu hap kullanımları. Sanal bahis. Ve bunlarla birlikte ortaya çıkan çeteleşmeler. Sokak çeteleri. Bunlar bizim toplumumuza yakışmıyor. Bizim örfümüze, âdetimize, ahlakımıza, geleneğimize, göreneğimize yakışmıyor. Bunlar bizim inancımızla da İslam'la da bağdaşmıyor. Onun için çocuklarımızı, gençlerimizi, ülkemizi bu beladan daha doğrusu bu belalardan kurtarmak zorundayız.
Bunun için elbette ki eğitim önemlidir. Sadece okullarda verilecek eğitim değil, evde, ailede verilecek eğitim daha da kıymetlidir, daha da önemlidir. Onun için bütün anne ve babaların, ağabeylerin, ablaların, teyzelerin, halaların, velhasıl bütün büyüklerin bu işte duyarlılık sahibi olması gerekir. Ve mutlaka çocuklarımızı, gençlerimizi bu konuda takip etmek ve uyarmak zorundayız. Yoksa aileler çocuklarının avuçlarının içinden kayıp kaçtığını gördüğünde iş çoktan geçmiş oluyor.
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR
Tabii devletin de yapacağı işler var. Nedir? Bu çocuklarımızı suça sürükleyen ve bunları istismar eden bunları kullanan mihraklarla da sonuna kadar mücadele etmek. Kolluk kuvvetlerimiz, polisimiz, jandarmamız bu mücadeleyi devam ettirirken hukuk da bununla ilgili cezalarda dengeyi sağlamalı, suçun karşılığı olan cezayı en üst sınırdan vermeli ve burada bir af yoluna gitmemeli ki yeni bir caydırıcılık ya da cayma ya da suça teşvik ortaya çıkmasın. Onun için biz başından itibaren her suçla ilgili şunu söyledik. Daha doğrusu temel ilkemiz şu. Adalet. Rahmetli şehit liderimiz bir kongrede sadece şunu söylemişti. Kongrenin mottosu oydu. ‘Size bir şey vadediyorum, sadece adalet’ demişti. Hayatın her alanında adaleti hâkim kılmalıyız. İşte burada da böyle.
Ücretlerde de adil olmalıyız. Her noktada adaletli olmalıyız. Bunu sağlayacak kimdir? Bunu sağlayacak devlettir ve devleti yöneten kadrolardır. Ve şu andaki iş başındaki kadrolardır.
15-18 YAŞ ARALIĞINDAKİ SUÇLULARIN YARGILANMASI
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım! İşte önümüzdeki çarşamba günü yeni bir yargı paketi genel kurula gelecek. Şu anda komisyonlarda görüşülüyor. Elbette ki infaz kanunları çıkarılabilir. Ama bunların ayarlamasının ya da düzenlemesinin iyi yapılması gerekmektedir. Şimdi bu çetelerle ilgili neredeyse her gün sokakta bir insanı katleden ya da öldüren onlarcasını katleden çetelerle ilgili düzenlemede biz ne arzu etmiştik, Büyük Birlik Partisi olarak? 15-18 yaş aralığındaki kişilerin de 18 yaş üstü gibi yargılanması gerektiğini söyledik. Çünkü bunlar akıl baliğ, bunlar ne yaptığını biliyor. Yani bunlar 10-11 yaşında çocuklar değil, akılları başlarında. Neyin suç, neyin suç değil olduğunu idrak edecek yaştalar. Dolayısıyla da taslakta bunu göremiyoruz. Ama bunu mutlaka bu düzenlemede yer almasını istiyoruz.
TERÖR, UYUŞTURUCU, TACİZ, TECAVÜZ SUÇLULARI…
Covid düzenlemesi diye kamuoyunda yer alan bu düzenlemenin esasında ne var? 31 Temmuz 2023'ten önce kesinleşmiş suçlarla ilgili daha önce verilen infaz kararının yani erken tahliye kararının biraz süresinin -işte 2025'le kadar- uzatılması. Bunu makul bulanlar olabilir. Makul tarafları olabilir. Ama bizim makul bulmadığımız şudur: Bu kapsamın içine asla ve kat'a uyuşturucu suçluları dâhil edilmemelidir. Bunun içerisine tecavüzcüler, tacizciler dâhil edilmemelidir. Bunun içerisine seri katiller dâhil edilmemelidir. Terör suçluları dâhil edilmemelidir. Velhasıl katalog suçları dâhil edilmemelidir.
TAŞLAR BAĞLANMIŞ, KÖPEKLER SALINMIŞ
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım! Toplumumuzda şöyle bir kanaat var. Anadolu'da da sıkça kullanılan bir söz. Nasreddin Hocaya isnat edilir. Nedir o? Taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar. Nasreddin Hoca bir köye gitmiş, bakmış ki onlarca köpek birden geliyor. Köylülerden de hiçbir müdahale yok. Yere eğilmiş taş alayım diye, taşı alamamış. Taş adeta yapışmış oraya. Öbür taşa el atmış, onu da çıkaramamış, onu da el almamış. Öbürüne velhasıl hiçbir taşı alamamış, yerden çıkaramamış. Onun üzerine demiş ki, ‘bu köyde köpekleri salmışlar, taşları bağlamışlar.’
Burada köpekler kim? İşte bu kadınlarımıza tecavüz edip onu öldüren katiller o köpekler. Kim bunlar? İşte gencecik yavruları sokakta öldüren çete mensupları. Kim bunlar? İşte teröristler. Seri katiller. Peki, taşlar kim? Taşlar da eli kolu bağlı olan ve kanunların dışına çıkamayan yargıçlarımız, idarecilerimiz, yöneticilerimiz. Onun için ne yapmak lazım? Kanuni düzenlemelerimizi neye göre uyarlamak lazım? Köpekleri engellemek üzerine. Ve işte masum vatandaşlarımızı korumak üzere düzenlemeliyiz. Temel ilkemiz bu olmalıdır. Anlayış bu olduğu zaman gerisi çok rahatlıkla gelecektir.
Yani şu mantıkla bir düzenlemeyi ben doğru bulmuyorum: ‘Efendim hapishanelerimiz doldu. 400 binin üzerinde mahkûm var. Biraz rahatlatmamız lazım. Onun için bir düzenleme yapıp hapishanelerde yer açmamız lazım.’ Bu mantıkla olmaz ki yani.
KİŞİLERE KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA DEVLET AF YETKİSİNİ KULLANMAMALI
Bir de en önemlisi ne? En önemlisi şu. Kul hakkı varsa, yani kişilerin kişilere karşı işlediği suçlarda asla devlet af yetkisi kullanmamalıdır. Buna terörist başı Öcalan ve teröristler de dâhildir.
SAMSUNSPOR’A TEBRİK
(Samsunspor tezahüratları) Evet, Samsunspor'u da tebrik ediyorum. Konferans Ligi’nde liderliğini devam ettiriyor. Başarıların devamını diliyorum.
DEVLET BUNU AFFEDEMEZ
Kıymetli kardeşlerim, değerli vatandaşlarım. Bir katil geliyor, bir anne babanın evladını katlediyor ya da bir eşin, bir hanımefendinin eşini, kocasını katlediyor. Çocuklarını öksüz bırakıyor. Hanımı dul kalıyor. Şimdi bunu ancak o affedebilir. Devlet bunu affedemez. Devletin böyle bir yetkisi yok. Onun için bu düzenlemelerde kişilerin kişilere karşı işlediği suçlar asla yer almamalıdır. Hem bizim Türk kültürü, örfümüz, âdetimiz, töremiz bunu böyle söyler, hem de inancımız İslam, Cenab-ı Hak bunu böyle söylüyor. Bu kişilerin kişilere karşı işlediği bütün suçlar için böyledir.
Binlerce şehidimiz var. Bu binlerce şehidimizin yüzbinleri bulan aileleri var. Çocukları var, eşleri var, geriye bıraktıkları var. Dolayısıyla da teröristlerin affı konusu, umut hakkı konusu devletin inancımıza, töremize göre verebileceği bir karar değildir. O şehitlerin ailelerine sormadan alınacak hiçbir kararı kabul etmedik ve kabul etmiyoruz.
EKONOMİ
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım, değerli vatandaşlarım! Vatandaşımızın yani sizlerin en önemli gündem maddelerinden bir tanesi de ekonomi. Nedir bu? Hayat pahalılığı, vatandaşımızın önemli bir kısmının adeta belini bükmüştür, bükmektedir. Enflasyon, yüksek faiz hem ücretlilerimizin hayatını zorlaştırırken diğer taraftan üretimimize de sekte vurmaktadır. Yani yüksek faiz ve yüksek enflasyonla sanayicimiz, iş adamımız, KOBİ’lerimiz üretim yapmakta zorlanmaktadır. Bunun için eğer üretimimizi artırmak, ihracatımızı artırmak, dış ticaret dengemizi sağlamak, ülkemizi cari açıktan, cari açık vermekten kurtarmak istiyorsak yapmamız gereken üreticiyi desteklemek, sanayiciyi desteklemek ama bunun yanında mutlaka ama mutlaka enflasyonu düşürmek ve yüksek faizi ortadan kaldırmaktır.
Şimdi yıllardır çözülemeyen, dönem dönem çözülmüş olsa da bugün hâlâ en önemli meselemiz olarak karşımızda duran bu enflasyon faiz dengesi ya da dengesizliği bugün de tüm hızıyla devam etmektedir. Enflasyon yüzde otuzlarda açıklanmaktadır. Ama bankalar sanayiciye, üreticiye, KOBİ’lere yüzde elliyle faiz vermektedir. Bu nasıl bir çelişkidir? Bu nasıl bir tutarsızlıktır? Yani en azından enflasyonla faiz en azından aynı seviyede gitmelidir ki hem üretici rahatça üretimine devam edebilsin. Aynı zamanda vatandaşımız ücretlimiz de hayatını bir dengeye koyabilsin. Ama maalesef bu yok. Bunun mutlaka dengelenmesi gerekiyor.
Tabii burada bizi en çok ilgilendiren şey bir siyasetçi sorumluluğuyla vatandaşımızın yaşadığı hayat pahalılığıdır. Bu hayat pahalılığının önemli bir kısmının da keyfi olarak uygulandığını görüyoruz. Yani sebepsiz bir hayat pahalılığı var. Gıda ürünleri başta olmak üzere pek çok üründe bunu görüyoruz. Tarlada 5 lira olan domatesin pazarda 40 lira olması, bahçede 2 lira olan limonun dönem dönem 80 liralara kadar satılması; bütün bunlar işte bu keyfiliği bu birileri tarafından vatandaşın soyulmasının en net örnekleridir. Devlet o devlettir ki, buna müsaade etmemeli, soyguncunun, tefecinin, kalpazanın başına yumruk gibi inmelidir. Bunu yapmalıdır.
Cezaların kesildiği açıklanıyor, denetimlerin yapıldığı açıklanıyor ama maalesef bir türlü bu sebepsiz keyfi, pahalılık sona erdirilemiyor. O zaman ne yapmak lazım? Burada daha ciddi tedbirler, daha yoğun düzenlemeler, denetimler ve en önemlisi de yasal düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
Kıymetli kardeşlerim, kıymetli dava arkadaşlarım! Bakın somut bir örnek olsun diye söylüyorum. Sık sık yurt dışına çıkıyoruz. En çok gittiğimiz yerlerden birisi de Balkanlar. Balkan ülkelerinin tamamı ekonomik olarak bizden aşağıda. Hem bütçeleri açısından hem gayri safi milli hasılaları açısından hem kişi başına düşen milli gelir açısından bizden çok daha alt düzeydeler. Ama oraya gittiğinizde görüyorsunuz ki örneğin et fiyatları neredeyse Türkiye'nin yarısı. Biz niye et fiyatları ya da süt fiyatları, peynir fiyatları bu kadar yüksek dediğimizde bize ne deniyor? Yem fiyatlarından kaynaklanıyor, deniyor. Peki, oradaki büyükbaş ya da küçükbaş hayvanlar da yem yiyor. Yani orada nasıl oluyor bu işler? Demek ki burada bir problem var. Bu problemin mutlaka ama mutlaka çözülmesi ve vatandaşımızın hem üretici bazında hem tüketici bazında ezilmesine asla ve katiyen müsaade edilmemesi gerekiyor.
EMEKLİ MAAŞLARI
Adalet, her yerde adalet dedik ya bakın 2023 Ocak ayında en düşük emekli maaşı 7 bin 500 yüz liraydı. En düşük memur ve en düşük kamu işçisi maaşı da 11 bin liraydı. Burada emeklilerimiz var. Kamu işçilerimiz de var. Eşi ya da anne babası memur olanlar var. Bu dediğimi iyi anlıyorlar. Emekli 7 bin 500 yüz liraydı. Ocak 2023. En düşük kamu memuru ve kamu işçisi maaşı da 11 bin liraydı. Yani bir emekli en düşük emekli maaşı, en düşük memur ve kamu işçisi maaşının üçte ikisine tekabül ediyordu. Peki, bugün neye tekabül ediyor bakalım? Bugün en düşük emekli maaşı 16 bin 800, en düşük memur maaşı 50 bin, en düşük kamu işçisi maaşı da 60 binler seviyesinde. Yani üçte bir seviyesine düşmüş Yani üç lokmasından birisi alınmış. Biz bunu söylediğimizde, yani cümlenin devamını şöyle kurduğumda ‘en azından Ocak 2023 seviyesine getirilmeli. Yani en düşük emekli maaşı, en düşük memur maaşının üçte ikisi seviyesine getirilmeli ve 30 bin liranın üzerine çıkarılmalıdır’ dediğimde bana diyorlar ki, ‘Tamam Başkan güzel de bunun bir maliyeti var. Çünkü emekli sayısı fazla. Kamu işçisi kamu memuru 600 bin ama emekli 16 milyon. Dolayısıyla da emekliye vereceğimiz bin lira. Çok ağır maliyetler getiriyor’ diyorlar. Ben de diyorum ki Adalet. Önce adalet. Eğer bütçemizde bir sıkıntı varsa, bütçemizde bir zorluk varsa o zaman bunu 85 milyon birlikte göğüslemeliyiz. Bunun faturasını emeklinin ya da asgari ücretlinin sırtına yüklemeyiz. Yükleyemeyiz. Ya da yüklememeliyiz. Biz bunu ifade ediyoruz. Bunu söylüyoruz ve bunu söylemeye devam edeceğiz. Gerekirse alt yapı üst yapı acelesi olmayanlar bekleyebilir ama emekli beklemez. Çünkü emekli ay başında kira ödüyor. Emekli her hafta pazara gidiyor. Elektrik faturası var. Doğal gaz faturası var ya da işte kış geldi kömür parası var. Onun için emekli beklemez. Emekliyi de bekletmemek gerekiyor.
ASGARİ ÜCRET
Asgari ücretli de öyle. Asgari ücret de çok geride kaldı. Onun için asgari ücretin de en az yüzde 50 seviyesinde arttırılması gerekiyor. Şimdi bakıyoruz 25-30’lar konuşuluyor. Bunlar kabul edilebilir rakamlar değil. Çünkü hayat hepimiz hayatı yaşıyoruz ve hayatın hayat pahalılığını görüyoruz. Pazara çıkan, restoranda giden, lokantaya giden, çocuğuyla alışverişe giden herkes bunu görüyor. Arabasını akaryakıt alan herkes bunu görüyor. Hepimiz bunu görüyoruz. Onun için devleti yönetenlerin birinci önceliği de bu hayat pahalılığıyla mücadele etmek ve en önemlisi de bu sebepsiz olarak hayatı pahalandıranlara ağır bir fatura kesmek olmalıdır.
SAVUNMA SANAYİSİ
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım, değerli vatandaşlarım! Elbette ki ülkemizin son yıllarda yaptığı önemli yatırımları, gelişmeleri de takdir ediyoruz ve takdirle takip ediyoruz. Savunma sanayisi başta olmak üzere, ki Samsun'a da, Çarşamba'ya da bu anlamda bir yatırım yapılacak olmasından, başlamış olmasından da büyük memnuniyet duyduğumu ifade ediyor ve Samsun'umuza hayırlı olsun diyorum.
GIDA, SAVUNMA, İLAÇ VE AŞI
Yine sıkça söylediğimiz bir şey var. O da nedir? Özellikle şu üç alanda gıdada savunmada ilaç ve aşıda kendi kendimize yetmek zorundayız. Pandemi ve savaşlar bize gösterdi ki eğer kendiniz üretemiyorsanız aşıyı size vermiyorlar. Zamanında vermiyorlar. Önce kendi vatandaşına daha sonra dışarıya veriyor. İşte yine Ukrayna-Rusya Savaşı'nda gördük. Pandemi de gördük. Buğdayı satmıyorlar. Ve savunma sanayisi. Harekâtlarımızda gördük, savaşlarda görüyoruz. Kendiniz üretmiyorsanız, parasıyla dahi size vermiyorlar. İşte Fırat Kalkanı Harekâtı’nda uçaklarımızın, obüslerimizin akıllı bombaları bitti ve biz paramızla alamadık. Ama Allah'a hamdolsun şu anda bunların tamamını ülke olarak kendimiz üretiyoruz. Bunun için de bu üretime katkı sağlayan herkese de Samsun'dan da her yerden de teşekkür ediyorum.
TERÖR
Kıymetli kardeşlerim Kıymetli dava arkadaşlarım, kıymetli vatandaşlarım! Ülkemiz 40 yıldan fazla bir süredir hain ve kahpe terör örgütü PKK ile mücadele ediyor. Bu mücadelede binlerce şehit, on binlerce vatandaş kaybettik. Bir kez daha şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla iade ediyorum. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun.
Gencecik öğretmenlerimizi katlettiler. Suçsuz, masum, sırf o bölgede, o ilçede, o ilde çocukları eğitmek için gitmiş. Babaları çocukların gözü önünde, çocukları babaların gözü önünde katlettiler. Olmadık fenalıklar yaptılar bütün bu 40 yıl boyunca. Ve 40 yıl boyunca devletimiz teröre karşı bir mücadele verdi. Bu 40 yılın bazı dönemlerinde ciddi mücadeleler verildi. Bazı dönemlerinde de maalesef savsaklandı. Yoksa başından itibaren ciddi bir mücadeleye verilseydi zaten iş bu noktalara da gelmezdi.
ÇÖZÜM SÜREÇLERİ
Biz Büyük Birlik Partisi olarak kurulduğumuz günden beri şehit liderimiz Muhsin Başkan'la birlikte kurulduğumuz günden beri her konuda olduğu gibi bu konuda da ilkesel bir duruş ve tavır benimsedik ve bundan da asla vazgeçmedik. O da nedir? Bütün bu 40 yıllık mücadele içerisinde şunu gördük ki terörle, teröristle ancak ve ancak mücadele edilerek başa çıkılabilir. Müzakere edilerek değil. Bunları yaşadık. 2007 ile 2011 arasındaki açılım süreci. 2011’le 2015 arasındaki çözüm süreçlerini yaşadık. Ve bunların sonuçları Türk milletine ve Türk devletine ağır faturalara olarak döndü.
Peki, ne zaman terörü yendik? 2015’ten bugüne kadar, Türkiye terörle, teröristle öyle apansız ve amansız bir mücadele etti ki, Türkiye'de terörist kalmadı. Yani biz terörü Türkiye'de müzakereyle değil mücadele ederek yendik ve Türkiye'de terörist kalmadı ve şu anda zaten Türkiye terörsüz bir Türkiye'dir.
TERÖR ÖRGÜTÜ IRAK’IN VE SURİYE’NİN KUZEYİNDE
Peki, terörist nerededir? Ya da terör örgütü nerededir şu anda? Irak'tadır. Irak'ın kuzeyindedir. Suriye'nin kuzeyindedir. Ve Türkiye'de de eli silahlı olarak değil siyasi parti ya da sivil toplum örgütleri adı altında varlığını tüm hızıyla devam ettirmekte ve siyasi bölücülükten de asla vazgeçmemektedir. Bize göre en tehlikeli olanı da budur zaten. Yani siyasi bölücülüktür. Ne diyorlar? ‘Kürt sorunu’ diyorlar. ‘Kürt sorunu var’ diyorlar. Biz de başından itibaren ne dedik? Ülkemizde, Türkiye'mizde bir Kürt sorunu yoktur. Bir terör sorunu vardır. Çünkü Kürtler bizim kardeşimizdir. Teröristler bizim düşmanımızdır.
HAYALLERİNİZİ ZİNDANA, RÜYALARINIZI KABUSA ÇEVİRİRİZ
Kıymetli kardeşlerim. Ben Mecliste olduğum dönemde de hepsinini, bütün Meclisteki grupların yüzlerine, gözlerinin içine bakarak sordum. Kürt sorunu vardır diyenlerin. Dedim ki Kürt sorunundan kastınız nedir? Eğer bir demokratik sorundan bahsediliyorsa bu çözülmüştür. Türkiye'de demokratik anlamda bir sorun yoktur. Bu konuda, bu hususta. Ama siz eğer bir statü sorunundan bahsediyorsanız yani ayrı bir bölge, ayrı bir dil, ayrı bir bayrak, ayrı bir özel otonom, bir bölge bundan bahsediyorsanız, bu sizin için hayal dahi olamaz. Bunu hayal ederseniz hayallerinizi zindana, rüyalarınızı kâbusa çeviririz dedik. Neden? Çünkü biz bu vatanı kolay elde etmedik. Yüz binlerce hatta bin yetmiş birden bugüne Malazgirt zaferinden bugüne milyonlarca şehit verdik. Milyonlarca gazi verdik. Onun için devletimizin varlığına kast edenlerin, ülkemizin bütünlüğünü parçalamaya çalışanların, milletimizin birliğine, kardeşliğine nifak sokup bölmeye çalışanların hayallerini zindana çevirir, rüyalarını da kâbusa çeviririz ve buna asla ve kata müsaade etmeyiz.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım! Biz doğru bulmasak da biliyorsunuz Mecliste bir komisyon çalışmalarını sürdürüyor. Yine biz doğru bulmadık ama terörist başıyla görüşmeye bu komisyondan bir heyet gitti. Bakın o heyetin içinde yer alan PKK'nın uzantısı siyasi parti DEM’in Grup Başkanvekili ne diyor? Bu görüşmeyle ilgili size bazı terimler ve kavramlar söyleyeceğim. ‘Hukuki tanıma’ diyor. Yani PKK uzantılarını hukuki olarak tanıyacaksınız, diyor. ‘Hukuksal düzenleme’ diyor. Bunlar onun sözleri, benim sözlerim değil. Ben sabah gelirken okudum, not aldım ve burada sizlerle ve bu ekranlar aracılığıyla da vatandaşlarımızla paylaşıyorum. Hangi düzenleme? Şunları bir açıkça söyleseniz de biz de vatandaşımız da duysak neymiş bu hukuki düzenlemeler? ‘Devletle siyasal mutabakat’ diyor. Yani kendisini devletle eşitliyor. Bir tarafta devlet bir tarafta ben diyor ‘örgütüm’ diyor ve ‘siyasal mutabakat sağlamalıyız’ diyor. Bak, bak, bak şu hadsizliğe, şu cüretkârlığa bak. Ne diyor? ‘Demokratik dönüşüm’ diyor. Türkiye zaten demokrasiyle yönetilen bir hukuk devleti. Ama kastedilen ne? Buradan kastedilen ne? Bunların altı yok, altı dolu ama henüz bizimle paylaşılmıyor. Demokratik dönüşümden, hukuksal tanımadan, hukuksal düzenlemeden, devletle siyasal mutabakattan kastedilen nedir? Kıymetli kardeşlerim. Nedir? Biz size söyleyeyim bunun Türkçesini. Bu şudur: Türk kimliğinin yanına yeni bir kimlik eklemek istiyoruz, diyorlar. ‘Ya da Türk kimliği de kullanılmayacak’ diyorlar anayasada. Güzel Türkçemizin yanına ‘bir dil daha eklenmelidir’ diyorlar. ‘Üç bölgeyi tanıyacaksınız’ diyor.
DEVLETE ORTAK OLMAK İSTİYORLAR
Bakın burada çok enteresan bir şey daha var. Görüşmede DEM Eş Genel Başkanının açıklamasında şunu da öğreniyoruz. Bölgedeki petrol gelirleri ne olacak? Bakın ne kadar enteresan. İş buraya kadar inmiş. Ben bu onun açıklamasından söylüyorum bunları. Ben bunları bir duyum ya da kendi düşüncem olarak söylemiyorum değerli arkadaşlar. Yani açıkça şunu istiyorlar: Devlete ortak olmak istiyorlar. Açık ve net. Ama daha önce de ifade ettim, bir kere daha ifade ediyorum. Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görürmüş. Şimdi bunlar bir rüya görüyor. Ama biraz önce de söyledim. Bu millet, bu rüyaları kâbusa çevirecek güce de, kudrete de, milli şuura da sahiptir evelallah. Ne dendi sürecin başında? ‘PKK şartsız, müzakeresiz, pazarlıksız silah bırakacak.’ Bıraksın. Bundan hiçbirimiz rahatsız olmayız ki. Bıraksın. Ama şimdi bakıyoruz. Bu gerçekleşmiyor. 25-30 silah bir kazanda yakıldı. 25-30 terörist kılıklı çapulcuda güya Türkiye'den gidiyormuş gibi fotoğraf paylaşıldı. Ama PKK duruyor ortada. PYD-YPG duruyor ortada, Suriye'de. Kandil duruyor. Mahmur duruyor. Sincar'daki kamplar duruyor. Hepsi duruyor. Hiçbir geri adım atılmış değil şu anda. Hiçbir geri adım atılmış değil. Onun için ya şartsız, pazarlıksız, müzakeresiz silahı bırakırlar, kendilerini feshederler, başında konuşulduğu gibi ya da devlet milletle birlikte gereğini yapar ve terörü, teröristi, terör örgütünün tüm uzantılarının kökünü söker atar bu ülkeden. Bu kadar basit.
Bakın Suriye ile ilgili ne konuşulmuş, ne söylüyor? YPG silah bırakacak mı? diye sorulduğunda gerekli adımlar atılır ve gerekli koşullar oluşturulursa bırakır, diyor. Hani şart yoktu? Bak adam şart koşuyor. Bunu ben söylemiyorum. Bunu o görüşme heyetin içinde olan PKK'nın partisinin sözde grup başkan vekili söylüyor. Açık röportajında bunları ifade ediyor. Orayla ilgili de neyi kullanıyor? ‘Demokratik entegrasyon’ lafını kullanıyor. Ve bunun için koşulların oluşması gerekir, diyor. Yani asla Suriye'de de merkezi hükümette tam olarak bağlanmaktan bahsetmiyorlar. Yani kendileri için ayrı bir bölge. Tıpkı Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi.
ABD VE İSRAİL TAKMIŞ TASMAYI, NEREYE ÇEKERLERSE PKK ORAYA GİDİYOR
Değerli vatandaşlarım, kıymetli kardeşlerim. Son olarak şunu söyleyeyim: Biz reddediyoruz, biz kabul etmiyoruz. Biz el sıkıştırmasını, pazarlık yapılmasını, konuşulmasını hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. Çünkü neden? Çünkü bunların kendi iradeleri yok. Bunlar Amerika'nın emrindeler. İsrail'in emperyalizmin uşağı. Onlar bunların boynuna takmış tasmayı nereye çekerlerse oraya gidiyorlar. Onun için ben geçtiğimiz günlerde de söyledim. Eğer gerçekten bir silah bırakmadan terör örgütünün kendini feshetmesinden, terörle mücadeleden bahsediliyorsa ve bu konuda terör örgütünün siyasi uzantısı DEM Partisi samimi ise önce şu ilçe binalarına şu ay yıldızlı al bayrağı bir assın bakalım. Asıyor mu? Yok, asmıyor. Türk Milletinin, Türk devletinin sembolü olan, Türkiye Cumhuriyeti'nin sembolü olan, bağımsızlığının timsali olan ay yıldızlı al bayrağı eline alamayan, ilçe binasını asamayanla biz nasıl kardeş olacağız? Biz nasıl iş cepheyi güçlendireceğiz? Erzurum'da program yaptılar, saygı duruşunda ayağa kalkmadılar, İstiklal Marşı okunurken birisinin bile ağzı oynamıyordu, kıpırdamıyordu. Bir tanesi bile söylemedi. E, bunlarla nasıl birlik olacağız? Onun için bunlar yokmuş gibi davranmamızı istiyorlar. Bunlar gibi yokmuş, bunların hiçbirisi olmuyormuş gibi nasıl davranacağız biz? Biz davranamayız.
Bu konuda bizim duruşumuz bellidir değerli arkadaşlar. Yani biz duruşumuzdan da davamızdan da yolumuzdan da vazgeçmeyiz. Çünkü biz sadece İ′la-yı Kelimetullah diyerek önceliği Allah'ın rızasını kazanmak ve bu asil ve necip Müslüman Türk milletine hizmet etmek olan Türk İslam ülkücüleriyiz. Şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nun geride bıraktığı yol arkadaşlarıyız.
Evet Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım! Onun için biz devletimizin varlığının yanındayız. Biz ülkemizin bütünlüğünün yanındayız. Biz milletimizin birliğinin kardeşliğinin yanındayız. Onun için bizi istikametimizi inançlarımız, değerlerimiz, kültürümüz, davamız, ideolojimiz ve fikrimiz belirler. Bize bunun dışında başka hiç kimse istikamet çizemez.
HER ZAMAN SALIPAZARI’MIZIN YANINDA OLACAĞIZ
Kıymetli kardeşlerim, değerli vatandaşlarım! Biraz önce burada Salıpazarı Belediye Başkanımız konuştu. Ben kendisine, Meclis üyelerine ve tüm Salıpazarı halkına, Salıpazarlı kardeşlerimize özellikle ve hassaten teşekkür ediyorum. 2024 Mart'ında yapılan mahalli seçimlerinde teveccüh gösterdiniz ve Büyük Birlik Partimizin belediye başkan adayını Refahattin Karacabey'i seçtiniz. O da o günden bugüne kadar çok başarılı bir şekilde Salıpazarı belediyemizi yönetmektedir. Kendisini tebrik ediyorum ekibiyle birlikte, meclis üyeleriyle birlikte. Muhtarlarımız burada, muhtarlarımıza ayrıca hoş geldiniz diyorum. Ve destekleri için de muhtarlarımıza da şükranlarımı sunuyorum. Biz de tüm gücümüzle Salıpazarı’mızda ve bize emanet edilen diğer bütün belediyelerimizde hizmetlerin en yüksek bir şekilde ve eksiksiz bir şekilde verilmesi için çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Salıpazarı Belediye Başkanımızın ve Salıpazarı’mızın sonuna kadar yanında olacağız, yanında duracağız ve Allah'ın izniyle hangi hizmet lazımsa, hangi eksiklik tamamlanması gerekiyorsa bunu Salı pazarına getireceğiz ve Salıpazarlı kardeşlerimizin daha güzel, daha müreffeh, daha mutlu bir hayatı yaşaması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz.
(‘Samsun seninle gurur duyuyor’ sloganlarına) Ben de Samsunlu kardeşlerimizle bu salonda bulunan sizlerle ve tüm vatandaşlarımızla Müslüman Türk milletinin her bir ferdiyle gurur duyuyorum. İyi ki Türk'üz, iyi ki Müslümanız. Tabii sadece Salıpazarı değil, bu dönemde vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin bize emanet ettiği Sivas Belediyemiz başta olmak üzere tüm belediyelerimizde aynı yoğunlukla, aynı hızla, aynı iştahla, aynı kararlılıkla çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Her bir belediyemizle bire bir ilgileniyoruz. Hem sorumlu yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcımız hem o ilden sorumlu genel başkan yardımcımız, MKYK üyelerimiz, il başkanımız, ilçe başkanımız, ocak başkanımız, kadın kollarımız, bütün teşkilatlarımızla bize emanet edilen belediyelerde hizmeti en üst düzeye çıkarmak için çalışmalarımızı gece gündüz demeden sürdürüyoruz. Tabii burada bir kere daha söylüyorum. Ben bizzat ilgileniyorum ve ilgilenmeye de devam edeceğiz.
ASKERİMİZ VE POLİSİMİZLE GURUR DUYUYORUZ
Kıymetli kardeşlerim, değerli vatandaşlarım, değerli dava arkadaşlarım! Biz bin yıldır bu topraklardayız. Ve bin yıldır bu topraklarda tutunmamızın en önemli sebebi birliğimizdir, beraberliğimizdir, kardeşliğimizdir. Ve aynı zamanda vatana olan sevgimizdir, millete olan bağlılığımızdır. Onun için bu toprakları Cenab-ı Hak bize vatan olarak nasip etmiştir. Ve bu topraklardan bizi geri göndermek için ta Haçlı seferlerinden bugüne kadar, en sonraki de işte bu PKK saldırılarıdır. Onlarca hatta yüzlerce saldırıyla biz karşı karşıya kaldık. Ama hiçbirisine eyvallah demedik. Hepsiyle baş etmeyi bildik. Allah'ın izniyle bunları da yeneceğiz. Bunlarla da baş edeceğiz. Zaten bizim ordumuz, askerimiz, polisimiz PKK ile savaşını da kazanmıştır. Mutlak bir zafer ilan etmiştir. Mutlak bir zafer kazanmıştır. Onun için ordumuzla da güvenlik güçlerimizle de gurur duyuyoruz. Güvenlik korucularımızla da gurur duyuyoruz.
KORUCULUK SİSTEMİ ASLA KALDIRILMAMALIDIR
Bugün talep ettikleri noktalardan bir tanesi de nedir? Koruculuğun kaldırılmasıdır. Neden? Çünkü koruculuk kaldırılırsa orada istedikleri gibi at oynatacaklar. Cirit atacaklar. Ama ben buradan söylüyorum ve uyarıyorum. Terör tamamen bitmeden, terör örgütü tamamen tüm kurumlarıyla ve unsurlarıyla kendini fethetmeden asla koruculuk sistemi kaldırılmamalıdır. Korucular kimdir? O bölgede güvenlik korucuları kimdir? Güvenlik koruculuğu alan aileler kimdir? Bunlara iyi bakmak lazım. Korucular deyip geçmemek lazım. Bunlar 40 yıldır o bölgede devletle birlikte, Mehmetçik'le birlikte, Özel Harekât Polisi ile birlikte omuz omuza PKK'ya karşı, terör örgütüne karşı mücadele etmiş, devletin yanında durmuş, bayrağının yanında durmuş, ezanının yanında durmuş, şehitler vermiş, gaziler vermiş topluluktur, insanlardır. Onun için, onları küstüremeyiz, onların bugüne kadar verdikleri hizmetleri yok göremeyiz. PKK'yı sevindirip vatanseverleri üzemeyiz. Onun için Büyük Birlik Partisi olarak biz çok açık ve net olarak bu görüşlerimizi ifade ediyoruz.
Bir kere daha altını çizerek söylüyorum. Burada biz Kürt'ü, Türkmen'i, Alevi'si, Sünni'si, Arap'ı, Çerkez'i, Boşnak’ıyla hepimiz birlikte Türk milletiyiz. Hepimiz birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşıyız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hepimizin etnik bir farklılık yok. Aranan ne? Aranan devlete, ülkeye, bayrağa bağlılık. Buna bağlı olan herkes birinci sınıf vatandaştır ve bütün haklardan da eşit bir şekilde yararlanır. Onun için bunu kimsenin bozmasına, bölmesine, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da müsaade etmeyecek, devletimizin varlığının, ülkemizin bütünlüğünün, milletimizin birliğinin ve kardeşliğinin sonuna kadar yanında durmaya devam edeceğiz. İşte bunun çimentolarından birisi de Samsun'dur, Karadeniz'dir. Onun için sizlerle gurur duyuyorum.
Sizlere şahsım, camiam ve aziz ve necip Müslüman Türk milleti adına şükranlarımı sunuyorum. İyi ki varsınız. Allah sizlerden razı olsun diyorum. Sizleri Cenab-ı Hakk'a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun, Allah'a emanet olun.”
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici'den "Terörsüz Türkiye" açıklaması
ÖNCEKİ HABER
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Mardin Kongremizde hitap etti