Büyük Birlik Partisi Genel Merkezinde düzenlenen ‘Haftalık Olağan Basın Toplantısı’nda Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, ülke gündemi ve dünya gündemine dair açıklamalar yaptı. Resmi Gazete’de yayımlanan atama kararları uyarınca bazı illere vali atamalarını işaret ederek, göreve yeni başlayan tüm valilere hayırlı olsun dileklerinde bulundu.
“Zulme karşı İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ivedilikle toplanmalıdır.”
Siyonist İsrail ordusunun Gazze ve Filistin’de katliamlara devam ettiğini vurgulayan Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, en son Han Yunus kentinde Filistinlilerin sığındığı bir okulun vurulduğunu söyledi. Genel Başkanımız, bu alçak saldırıda 25 masum insanın hayatını kaybettiğini ve 50’den fazla masum insanın da yaralandığını kaydetti. Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Washington’daki ‘NATO Liderler Zirvesi’ni işaret ederek “Dün gece ABD Başkanını dinledik. Sanki Gazze'de, Filistin’de, Doğu Türkistan’da hiçbir şey olmuyor gibi oralarla ilgili tek kelam yok. Tek hedefleri Rusya. Bu sebeple de Ukrayna'ya verilecek destek. Biz bunun Ukrayna ya da Ukraynalılar sevdasıyla yapıldığını düşünmüyoruz. Karşılarında tek güç olarak Rusya'yı gördükleri için bunu bir fırsata çevirdiler.” dedi. Genel Başkanımız, Rusya’nın Türkiye’nin dostu olmadığını ve tarihte Türklere en büyük zararı Rusların verdiğini belirterek “Biz başta Türk Milleti ve Türk İslam dünyası çıkarlarını ve bütün dünyada adaleti ve insanlığı gözeterek konuşmak zorundayız. Biz Rusya'yı savunma adına bunları söylemiyoruz. Ama Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ya da NATO üyesi ülkelerin -kendi ülkemizi bunların dışında tutarak- samimi olmadığını, samimiyet olsa Rusya'ya gösterilen tavrın İsrail'e de Çin’e de gösterilmesi lazım.” diyerek İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği’nin ivedilikle toplanması gerektiğini bir kez daha vurguladı. Zulmün sona ermesi için ABD'nin ve Batı'nın Rusya'ya koyduğu tavrı, İslam ülkelerinin de Siyonist ve soykırımcı İsrail'e tavır koyması gerektiğini ifade etti.
“Avrupa'nın göbeğinde yaşanan bu soykırımı lanetliyoruz.”
Bosna’da 29 yıl önce yapılan Srebrenitsa soykırımını hatırlatarak hala naaşlar ve kemikler bulunduğunu belirten Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Her yıl 11 Temmuz'da bir yıl içerisinde bulunanlar ve kimlikleri tespit edilebilenlere defin işlemleri yapılıyor. Yarın da 15 Bosnalı Boşnak kardeşimizin defin işlemi gerçekleştirilecek. Avrupa'nın göbeğinde yaşanan bu soykırımı lanetliyoruz. Sadece Srebrenitsa’da 8.372 Boşnak kardeşimiz katledildi ve binden fazla kişinin naaşına aradan 29 yıl geçmesine rağmen ulaşılamadı. Sırbıstan’a o günden bu tarafa baktığımız zaman yargılamalar oldu ama Sırp saldırganlığı durmadı. Bugün aynısını Kosova'da yapmaya çalışıyor. Ya da başka noktalarda yapmaya çalışıyor.” diye konuştu. Genel Başkanımız, Avrupa’da Türk ve Müslüman varoluşunu istemedikleri için savaş sonrası adaletli bir paylaşım yapılmayışını şu şekilde açıkladı: “Sırbistan ayrı bir devlet, Hırvatistan ayrı bir devlet ama Bosna-Hersek üç milletli bir devlet. Bosna-Hersek niye sadece Boşnakların devleti olmadı? Tek bir sebebi var, Müslüman oldukları için. Eğer Müslüman değil de Hristiyan olsalardı, sadece Boşnakların yönettiği bir Bosna devleti olurdu. Buna müsaade etmediler.” Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Bosna Savaşı’nda hayatını kaybeden kardeşlerimize ve Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç’e bir kez daha rahmet diledi. Genel Başkanımız konuşmasına şöyle devam etti: “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 23 Mayıs 2024 tarihli kararla 11 Temmuz gününü ‘Srebrenitsa Soykırımını Uluslararası Düşünme ve Anma Günü’ olarak kabul etti. Dün de Cumhurbaşkanlığı Genelgesiyle acıların paylaşılması, soykırımın ve insanlığa karşı işlenen suçların kınanması amacıyla ülkemizde, 11 Temmuz günü ‘Srebrenitsa Soykırımını Uluslararası Düşünme ve Anma Günü’ olarak ilan edildi ve bu şekilde anılacağı açıklandı. Bundan memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyorum. Başta camiamız olmak üzere bütün vatandaşlarımızı yarın bu hususta bir farkındalık oluşturmaya davet ediyorum.”
“Türkçemiz, bu ülkede yaşayan bütün vatandaşlarımızın en büyük ortak özelliğidir.”
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici’nin Türk Dil Kurumunun 92. kuruluş yıl dönümüne ithafen yaptığı açıklama ise şu yöndeydi: “Türk Dil Kurumumuz 12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla kurulmuştur. Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin amacı Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek olarak tespit edilmiştir. Aynı zamanda bir milleti oluşturan en önemli unsurların başında dil gelmektedir. Dolayısıyla da milletin birliğinin, devletin birliğinin sağlanabilmesi ve devam edebilmesinin en önemli özelliği de dil birliğidir.” İçimizde farklı dilleri konuşan insanlarımızın da var olduğunu bunun bir mahsuru olmadığını fakat devletin bir dili olduğunun altını çizen Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Biz üniter bir devletiz. Dolayısıyla yanına hangi dil olursa olsun ikinci bir dil eklemek bu milletin birliğine kastetme girişimidir. Bugüne kadar buna müsaade edilmemişse bundan sonra da müsaade edilmemelidir. Türkçe bu ülkede yaşayan bütün vatandaşlarımızın bildiği ve konuşabildiği bir dildir ve en büyük ortak özelliğimizdir.” diye konuştu.
“Herkes kendi ana dilini konuşabilir ama devletin dili bir tane olur.”
Türkiye’nin geçmişte yaşadığı ‘çözüm süreci’nin hala kalıntıları olduğunu ve bize ne kadar ağır bedelleri olduğunu belirten Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, o dönemde binlerce evladımızın şehit olduğunu ifade etti. Genel Başkanımız, “Ülkemizin önemli bir bölgesi maalesef PKK terör örgütünün ve onun uzantılarının kucağına itildi. Bunu hepimiz gidiyoruz ve bölgede görüyoruz. İnsanlarımız, o bölgede yaşayan Kürt kardeşlerimiz hala ‘tekrar öyle bir süreç yaşanır mı’ endişesiyle yaşıyorlar. Onun için böyle bir sürecin asla yaşanmayacağını sözde değil, eylemle de devletin ve devletin tüm kurumlarının göstermesi ve bunun dışındaki hadiselere asla göz yummaması gerekir.” şeklinde konuştu. Muş Belediyesi'nin kapısında hem Türkçe hem Kürtçe yazılan tabelayı işaret ederek böyle bir şeyin kabul edilemeyeceğini vurgulayan Genel Başkanımız, “Buna müsaade etmek demek insanlarımızın ayrıştırılması ve ülkemizin bölünmesine giden yolun taşlarının döşenmesi anlamına gelir. Buna müsaade edemeyiz. Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Bu devletin dili Türkçedir. Herkes kendi ana dilini konuşabilir, bu da bizim zenginliğimizdir ama devletin dili bir tane olur.” dedi. Almanya’da 3,5 milyon Türkün yaşadığını ama orada herhangi bir kurumun Türkçe tabelası olmadığını söyleyen Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, benzer bir örneği Yunanistan’dan şu şekilde ifade etti: “İskeçe’de, Gümülcine’de, Dedeağaç'ta sivil toplum örgütünün bile kapısına ‘İskeçe Türk Birliği’ tabelası yazdırtmıyorlar. Bizimkiler de Yunanca yazmadığı için o bina tabelasız. Avrupa Birliği üyesi Yunanistan, Türk kelimesine müsaade etmiyor.”
“Devlet olmanın icapları var ve buna herkes uymak zorundadır.”
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, bir kez daha Kürtlerin kardeşimiz olduğunu PKK’nin düşmanımız olduğunu belirterek “Biz Allah'ın emriyle birbirimize bağlanmışız. Biz birileri gibi asla etnik kökencilik yapmadık, yapmayız. Çünkü Müslümanız. Açıkça ilan ediyoruz. Bazı kafatasçılar, neofaşistler ya da İslam düşmanları bu durumu öyle bir noktaya getirdiler ki insanlar Müslümanım demeye bile tereddüt eder oldu ama biz elhamdülillah haykırmaya devam ediyoruz. Biz Müslümanız ve burası da Türk İslam yurdudur.” ifadelerine yer verdi. Hangi etnik kökene sahip olursak olalım birimizin diğerine bir üstünlüğü olmadığının altını çizen Genel Başkanımız, “Devlet olmanın icapları var ve buna herkes uymak zorundadır. Burası eyaletlere bölünmüş bir devlet değildir. Amerika'da, Almanya’da eyaletler vardır ama devletin dili bellidir. İkinci bir resmi dile müsaade yoktur. Onun için buna asla müsaade edilmemeli. Asla ve kat'a adına ‘çözüm süreci’ dedikleri, bizim ‘çözülme süreci’ dediğimiz sürece asla dönülmemelidir ve onlardan geriye kalanlar temizlenmelidir. Devlet gidip o tabelaları indirmelidir. Israr edenlere de gereğini yapmalıdır. Kayyumunu atamalıdır ve belediyelerimizi teröristlerden ve katillerden kurtarmalıdır.” dedi.
“Temmuzdan itibaren asgari ücret net 21.205 TL olmalıdır.”
Ülkemizin en çok tartışılan konusu olan ekonomiye de açıklamalar getiren Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, bu konuyla ilgili Genel Sekreterimiz Ahmet Yelis başkanlığında heyetimizin Maliye Bakanımızla iki saatlik bir görüşme gerçekleştirdiğini ifade etti. Heyetimiz hem Türkiye ekonomisinin genel durumu ile ilgili partimizin görüşlerini paylaştı hem de hazırlanmakta olan vergi kanunu, tasarruf kanunu ve maaşların iyileştirilmesi konularını dile getirdiklerini belirtti. Genel Başkanımız, “Adil bir vergi düzenlemesine acilen ihtiyaç vardır. Çok kazanandan çok az kazanandan az, geliri düşük olandan da hiç vergi alınmayacak şekilde bir düzenleme yapılmalıdır. Kayıt dışının ve vergi kaçakçılığının önüne mutlaka geçilmelidir. Maliye Bakanımız kaynak soruyor. Bu dediğimizi yaparlarsa hiç kaynak sıkıntısı çekmezler. Siz hiç duydunuz mu faiz ödemeleriyle ilgili kaynak yok bunu ödeyemiyoruz dediklerini? Duymadınız. Yani faize kaynak nasıl varsa emekliye de işçiyede memura da kaynak o şekilde bulunacak. Yani gerekiyorsa acil olmayan yatırımlar duracak; emeklimizin yüzü güldürülecek, asgari ücretlimizin yüzü güldürülecek. Yapılması gereken açık ve nettir. Nasıl diğer emekli, memur, işçi, kamu çalışanlarının maaşları altı aylık enflasyon oranı olan 24,73 oranında artırılıyorsa asgari ücret de en azından bu temmuz ayı itibariyle enflasyon farkı kadar artırılmalı ve temmuzdan itibaren asgari ücret net 21.205 TL olmalıdır. En düşük emekli maaşı da aynı seviyede olmalıdır.” dedi.
“Maaşlara yapılacak olan zam kök maaşa değil net maaşa yapılmalıdır.”
Emeklilerimizin uğradığı hak kaybının geçtiğimiz temmuz ayında en düşük emekli maaşı ile en düşük memur maaşı karşılaştırıldığında aradaki farkın 1 kat bile olmadığını bu yıl farkın 3 katına çıktığını açıklayan Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Bu yeni zamlarla emeklilerimize sadece enflasyon oranı kadar zam yapılırsa, en düşük emekli maaşı 12.500 lira olacak. Daha önce de söylediğim gibi bu zamlar kök maaşa yapılırsa bazı emeklilerimiz 10 binde kalacak. Bu hata 2023 Temmuz’da yapıldı, tekrar yapılmamalıdır. Eline geçen net maaş neyse onun üzerine yapın ne yapacaksınız. Emeklilerimizin uğradıkları adaletsizliği en düşük emekli maaşının 21 bin TL’nin üzerine çıkarılması lazım. Bu olmazsa adalet sağlanmış olmaz, emeklilerimiz de nefes alamaz. Kirada oturan bir emekliyi düşünecek olursak, konutlarda kira zammında %25 sınırı da kalktı, bu dengeler gözetilmeden bu tür uygulamalar yapılmamalıdır.” dedi. Devletimizin daha sert tedbirler alması gerektiğini savunan Genel Başkanımız, limon fiyatları üzerinden örnek vererek ticarette bir ahlak problemi olduğunu söyledi. Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Devlet bu ticaretteki vurgunculuğa, ahlaksızlığa göz yummamalı, gereği neyse onu yapmalı.” diye konuştu.
“Ayda 8 bin lira alan öğretmenden ne bekliyoruz?”
Ücretli öğretmenlerin kadroya alınamadığını fakat en azından aldıkları ücretlerin en az %100 artırılması gerektiğini belirten Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, haftada 20 saat derse girseler bile öğretmenlerin aldığı aylık 8.000 lirayı işaret ederek “Gerçekten öğretmenden bahsediyoruz. Eğer o şahsı sınıfa sokuyorsan ders verdiriyorsan 8 bin lira olur mu? Normal bir öğretmen maaşının dışında ek ders ücreti olarak yüz lira alıyor, sıfır maaşı olan öğretmen de yüz lira alıyor. Bu olmaz. En azından bunu hafta sonu DYK kursları var. Bu kursta ödenen ücret seviyesine yükseltmek lazım. O da çok değil ama en azından bir asgari ücret seviyesine gelir. Ayda 8 bin lira alan öğretmenden ne bekliyoruz biz arkadaşlar? 90 bin ücretli öğretmenden bahsediyoruz.”
“Millet, sadece muhalefet ve kuru hamaset istemiyor.”
Adaletin her yerde olması gerektiğinin bir kez daha altını çizen Genel Başkanımız, SGK’lının da Bağ-Kur’lunun da eşit şartlarda emekli olabilmesi gerektiğini ifade etti. “Enflasyonun ve faizlerin yüksek olmasına sebep olarak emekliye ve asgari ücretliye verilecek olan maaş artışı gösterilemez.” diyen Genel Başkanımızın konuşmasının devamı şu yöndeydi: “Bu yönetimle alakalı bir problem. Biz bütün bunları buralarda anlatıyoruz. Muhataplarımızla görüşüyoruz. Ama bakıyoruz bazıları bunu sokağa taşımaya çalışıyor. Milletimiz de itibar etmiyor zaten. Akşam CHP Genel Başkanının bir önerisi oldu: Saat 21.00’da ışıkları kapat yak. Baktık kimse kapatıp yakmadı, Türkiye genelinde de olmadığı yönünde haberler var. Demek ki millet artık böyle boş işler istemiyor. Millet alternatif istiyor. Biz ‘alternatif şudur, çözümü şudur’ diyoruz. Böyle şeyler istiyor millet, sadece muhalefet ve kuru hamaset istemiyor.”
“Günümüzde mülteciler ve ekonomi üzerinden iç karışıklık çıkarmaya çalışıyorlar.”
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Kayseri'de yaşanan olayları işaret ederek sokakların tehlikeli olduğunu ifade etti. Ülkemizi karıştırmak isteyenlerin ellerinde argümanlar olduğunu ve geçmişte etnik köken, mezhep, fikir yapısı gibi argümanlarla çatışmalar yaratmak isteseler de o dönemde başarılı olamadıklarını belirtti. Günümüzde bu iç karışıklıkları ekonomi ve mülteciler üzerinden çıkarmaya çalıştıklarını dile getiren Genel Başkanımız, “Geçmişte ekonomiyle ilgili bir ‘gezi hadisesi’ yaşandı. Nelere mal olduğunu gördük. Onun için diyoruz ki ‘Sakın ha!’ Bir daha böyle denemelere girişmeyin. O süreç de ışık yakıp kapatmayla başlamıştı.” dedi. Mülteciler konusunda Büyük Birlik Partisi’nden daha net duruş sergileyen bir parti olmadığını vurgulayan Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, günümüzde sesi çıkanların 2010’lu yıllarda hiç sesi çıkmadığını hatırlattı. “O yıllardan beri ‘sınırlarımız dışında koruyalım, oralara tampon bölgeler kuralım. Olmadı içeride kuralım. Ülkenin içine girmesinler.’ diye tavsiyelerde bulunduk. O gün sessiz kalanlar bugün konuşuyorlar ve münferit hadiseler üzerinden iç savaş çıkarmaya çalışıyorlar. Kayseri'de yaşanan hadise böyle. Kim yaparsa yapsın; küçük bir çocuğa ya da normal bir kadına tecavüz büyük bir suçtur, ahlaksızlıktır ve bunun ırkı, bunun milleti, bunun mültecisi olmaz! Bunu yapan lanetlenmelidir. Bir şahsın yaptığı suç üzerinden bütün bir toplum suçlanabilir mi? O zaman Özgecan Arslan'ı öldüren de bir Türk vatandaşıydı. O zaman milleti mi suçlayacağız? Onun için aziz milletimizin bunlara prim vermemesi lazım.” şeklinde konuştu.
“Kasıtlı bir Arap düşmanlığı ve onun üzerinden bir İslam düşmanlığı var.”
Demokrasi ve fikir hürriyeti adına bir yere kadar müsaade edildiğini fakat mesele ülkenin bütünlüğüne ve milletin birliğine zarar vermeye geldiğinde devletin gereğini yapacağını vurgulayan Genel Başkanımız, “Mülteciler en kısa zamanda ülkelerine gönderilmelidir ama terör üzerinden nasıl bir Kürt-Türk savaşı çıkarmaya çalışıyorlarsa mülteciler üzerinden de bir Arap-Türk savaşı çıkarmaya çalıştıklarını Kayseri hadisesinden 1-2 sonra Suriye'de yaşananlarda gördük. Kasıtlı bir Arap düşmanlığı ve onun üzerinden bir İslam düşmanlığı var. Rusları, Yunanlıları, İngilizleri kendisine dost görenler; Arapları düşman olarak görüyor. Bizim tarihteki ilk düşmanımız Çinlilerdir, sonra Ruslardır. Kırım'ı kim işgal etti? Ümit Özdağ niye kaçtı Türkiye'ye geldi? Ailesi, dedeleri kimden kaçtı? Ruslardan kaçmadı mı? Ruslar oraları işgal etti. Türkiye’ye sığındılar. Niye sığındılar? Müslüman oldukları için sığındılar. Onun da idrakinde değiller. Hem Osmanlı döneminde hem Cumhuriyet döneminde Müslüman olmayan gelebildi mi Anadolu'ya? Biz Araplara yüzlerce yıl hükmettik ve kendi devlet yönetimi hatalarımızdan dolayı biz çekilmek zorunda kaldık. Bizim Orta Doğu'da kazandığımız zaferlerde Türklerle Araplar koyun koyuna savaştılar. Bizi birbirimizden ayırmaya çalışıyorlar. Herkes duysun ve bilsin ki biz Kürtlerle de Araplarla da Boşnaklarla da Arnavutlarla da Çerkeslerle de etle tırnak gibiyiz. Çünkü biz Müslümanız. Birbirimizden asla ayrılmayız.” diyerek birlik ve beraberlik mesajı verdi. Önceliğimizin İslam kardeşliği olduğunu bir kez daha vurgulayan Genel Başkanımız, Şehit Lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun şu sözlerini hatırlattı: “İslamsız bir milliyetçiliğin içi boştur. Bizim milliyetçiliğimiz İslam'la mezcolmuş Türk milliyetçiliğidir ve biz de Türk-İslam ülkücüleriyiz. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur. İslamsız bir milliyetçilik anlayışımız yoktur bizim.”
“Biz paramızı vatandaşa ve üretime vermek zorundayız.”
Geçtiğimiz günlerde Tarım Bakanımızla Eskişehir Günyüzü ilçesinde hasat gerçekleştiren Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Türkiye’nin tarımda en önemli sorununun ‘su’ olduğunu söyledi. Sulu tarımın daha verimli olduğunun altını çizen Genel Başkanımız, tarım için sulama yapılacak yöntemlerde harcamalara asla kısıtlama getirilmemesi gerektiğini ve başlayan projelerin acilen bitirilmesi gerektiğini ifade etti. Genel Başkanımız, TMO’nun bazı şubelerinin keyfiyet yaptığını dile getirerek sözlerine şöyle devam etti: “Tarım Bakanlığı tarafından çiftçiyi mağdur etmemek için açıklanan en düşük rakam, tüccar bu rakamın altında değer biçerse çiftçinin, ürününü TMO’ya vermesi için açıklanır. Ama bazı TMO şubelerinde bunun altına çiftçinin ürününü almaya çalışıyorlar. Bunlara tevessül etmesinler devletin açıkladığı rakamı tereddütsüz bir şekilde çiftçimize versinler. Taban fiyatı açıklanan bütün ürünler için böyledir. Bakanlığımızın, mevcut bakanımızın, kadrolarının gayretlerine şahitlik ediyoruz ama nihayetinde imkan meselesi. Dolayısıyla bizim kaynağın önemli bir kısmını da üretime ayırmamız gerekiyor. Onun için bizim belli bir süre büyük yapı projelerine, köprü, alt geçit gibi projelere ayıracak paramız yok. Biz paramızı vatandaşa ve üretime vermek zorundayız. 2-3 sene içinde bu durumlar düzeldikten sonra diğer altyapı yatırımları da yine yapılabilir.”
“Kadına yönelik şiddet, toplum şiddetinin bir parçasıdır.”
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, ülkemizde ve dünyada kadına ve çocuğa yönelik şiddetin gündemdeki yerini kaybetmediğini belirtti. Kadına yönelik şiddetin toplum şiddetinin bir parçası olduğunu ve toplumsal şiddetin insan sevgisinin zayıfladığı ve hukukun önemsenmediği yerlerde yaygınlaştığını ifade eden Genel Başkanımız, “2002 yılında ülkemizde 334 kadın öldürülmüş, 245 kadın şüpheli ölümle hayatını kaybetmiş. 2023 yılında 315 kadın cinayeti gerçekleşti, 248 şüpheli şekilde ölü bulundu. Ayrıca 2024 yılının sadece ilk 6 ayında 205 kadın öldürüldü 117 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Bu utanca son vermek zorundayız. Kadına yönelik şiddetle ilgili sayısız kez açıklama yaptık. İnsan sevgisini güçlendirmediğimiz sürece toplumsal huzura ulaşamayacağımız, manevi değerlerimizi güçlendirmediğimiz sürece de insan sevgisini yerleştiremeyeceğimiz gün gibi ortadadır. Cezaları artırmaya yönelik düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Fakat bu tek başına yeterli olmayacaktır. Manevi değerlerimizi güçlendirmeye yönelik önlemlerle bu ceza müeyyideleri birlikte yürütülmelidir.” diyerek hükümeti ve meclisi bu konuda görevlerini yapmaya davet etti.
“Bizi ayrıştırmaya çalışanlara asla fırsat vermeyeceğiz.””
Genel Başkanımızın, Washington’daki ‘NATO Liderler Zirvesi’nden önce NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in ‘Daha tehlikeli bir dünyaya hazır olun’ açıklamasına ve Biden’ın NATO Liderler Zirvesi’ndeki savaş yanlısı sözlerine yönelik yaptığı açıklama şu şekildeydi: “Savaşlar devam ediyor. Çok sayıda nokta birinci dereceden savaş riski taşıyor. Doğu Türkistan başta olmak üzere işgal altındaki çok sayıda bölgede sömürü ve soykırım devam ediyor. Bugün bahsettiğimiz tüm bölgelerle ilgili bir analiz yaptığımızda yaşanan ölümlerin, göçlerin, sömürünün arkasında aynı sebeplere ve aynı aktörlere rastlıyoruz. Maalesef başta NATO ve Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kuruluşlar bu sömürünün ve sömürünün neden olduğu felaketlerin birer maşası durumundadır. Onun için biz ülke olarak, devlet olarak güçlü olmak zorundayız. Güçlü olmamızın yolu da birlik olmaktan, büyük birlik olmaktan geçiyor. Bizi ayrıştırmaya çalışanlara asla fırsat vermeyeceğiz. Mülteciler üzerinden bizi ayrıştırmaya kalkabilirler, ekonomi üzerinden, etnik kökencilik ve mezhepçilik üzerinden ayrıştırmaya kalkabilirler. Bunlara asla prim vermeyeceğiz. Çünkü bizim yaşadığımız topraklarda var olabilmemiz için birlik olmaktan başka çaremiz yok. Bu şuurla siyaset yapıyoruz ve bu şuurla siyasetimize ve yolumuza Allah'ın izni, siz kıymetli dava arkadaşlarımızın ve büyük Türkmilletinin, aziz milletimizin desteğiyle devam edeceğiz.”
“Türkiye'nin şu anda birliğe, beraberliğe, istikrara ve huzura ihtiyacı var.”
Basın mensubunun sorusu üzerine, Özgür Özel’in erken seçim sözlerine yönelik Genel Başkanımız, “Türkiye'nin şu anda birliğe, beraberliğe, istikrara ve huzura ihtiyacı var. Biz seçimlerin sanki zamanında yapılacakmış gibi ülkemizin istikrarla yoluna devam etmesinden yanayız. Demokrasilerde irade, milletimizindir. Bundan 1 ay önce ‘erken seçim’ cümlesini ağzına almayan Özgür Özel'in bugün ‘seçim seçim’ demesi; kendi örgütünden yani parti teşkilatlarından çok bir takım medya mensuplarının kendisini zorlaması sonucu söylenmiş bir sözdür. Çünkü daha önce ne diyordu? ‘Seçime biz değil millet karar verir’ diyordu. Bence o sözünde durması, demokrasi açısından da çok kıymetlidir diye düşünüyorum.” diye cevap verdi.
“Birkaç bin kişinin çıkarı değil 80 milyonun arzusu yerine getirilmelidir.”
Saldırgan sokak köpekleriyle ilgili AK Parti Grup Başkan Vekili Bahadır Yenişehirlioğlu başkanlığında bir heyet çalıştı ve çalışmayı da Sayın Cumhurbaşkanımıza sundular. Saldırgan sokak köpekleri konusuna bir kez daha vurgu yapan Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Bu konuda ilk fişeği biz yaktık. Yerel seçimler beyannamemize de koyduk. Kanun taslağını henüz görmedik ama bu kanun teklifi mümkündür. Meclise kesin çözüm olarak gelmelidir. İnsanların yaşadığı şehir merkezlerinde, ilçe, kasaba merkezlerinde başıboş köpek olmaz. Kısırlaştırma, sahiplendirme elbette yapılmalıdır. Ama yetmiyorsa, uyutulması gerekiyorsa saldırgan ve hastalıklı olanlardan başlayarak uyutulmalıdırlar. Almanya’da, İtalya’da, İngiltere’de gördüğümüz üzere bir tane bile sokak köpeği yok. Niye bizde her yer köpek dolu? Her gün çocuklarımızı parçalıyorlar, yaşlılarımız sabah namazına gitmiyor. Camilerde cemaat bire ikiye düştü. Kadınlar pazara gitmiyor. Bunun için kesin çözüm getirecek bir düzenleme olmalıdır. Mama lobilerine ve bu köpek ticareti üzerinden para kazananların ortaya koyduğu sözde baskılara boyun eğilmemelidir. Birkaç bin kişinin çıkarı değil 80 milyonun arzusu yerine getirilmelidir.” şeklinde açıklama yaptı.