Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici'nin İç Anadolu Parti İçi Eğitim Toplantısı öncesi yaptığı konuşma şu şekilde:
Partimiz genel merkezi tarafından yedi bölge teşkilatlarımızı kapsayan eğitim toplantılarımızın üçüncüsünü bugün İç Anadolu Bölge, İl ve İlçe Başkanlarımızla birlikte gerçekleştiriyoruz.
Öncelikle Bu toplantının hayırlara besile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Başta eğitimi veren hocalarımız olmak üzere katılım gösteren siz kıymetli kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum ve tekrar hayırlı mübarek olsun diyorum.
Eğitim toplantımıza geçmeden önce gündemde olan bazı konularla ilgili düşüncelerimizi kıymetli basın mensuplarımız aracılığıyla kamuoyuyla da paylaşmak istiyorum.
DİLOVA YANGINI
Tabii sabah üzücü bir haber aldık. Kocaeli Dilovası'nda bir depoda çıkan yangında maalesef altı vatandaşımızın hayatını kaybettiğini bir vatandaşımızın da yaralandığını üzülerek öğrendik.
Öncelikle hayatını kaybeden 6 vatandaşımıza, işçi, emekçi kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun.
Başta aileleri, yakınları ve iş arkadaşları olmak üzere tüm Kocaeli'ye ve Dilovası'na ve oradaki tüm üretim merkezlerimizde görev yapan vatandaşlarımıza da bas sağlığı ve sabır dileklerimi niyaz ediyorum.
Elbette ki konu savcılarımız tarafından araştırılacak. Bir ihmal hata kusur varsa mutlaka ortaya çıkarılacak. Ve dediğim gibi bir ihmal, hata ya da daha ileri bir şey varsa bunun müsebbipleri de hak ettikleri hukuki cezalarla yüzleşecektir.

KURTULUŞ SAVAŞI
Kıymetli kardeşlerim değerli dava arkadaşlarım iki gün sonra pazartesi günü 10 Kasım Kurtuluş Savaşımızın Muzaffer Komutanı Türkiye Büyük Millet Meclisimizin ilk Başkanı Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin ilk Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü vefatının 87. sene-i devriyesinde saygıyla ve minnetle yad ediyorum.
Tabii onunla birlikte hem Kurtuluş Savaşımızın kazanılmasında büyük emekleri olan hem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Ankara'da yeniden açılmasında öncülük eden ve yeniden Türk Devleti'nin güçlü bir şekilde tarih sahnesinde yer almasını sağlayan o günün kadrolarına komutanlarına meclisin üyelerine tabii ki şehitlerimize, gazilerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun, mekanları cennet olsun.
Bize düşen aldığımız bu emaneti daha güçlü bir şekilde yarınlara, evlatlarımıza, gençlerimize, kadınlarımıza teslim etmek olacaktır.
DÖRT BİN YILLIK TÜRK DEVLETİ
Evet, devletimizin yeni bir adı vardır. Ama Türk devletidir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Ve adı yeni olsa da 1923'te kurulmuş olsa da aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti dört bin yıllık Türk devlet geleneğinin bir devamıdır. Onun için şu anda da dünyadaki en büyük en güçlü ve lider bir ülkedir.
Geçtiğimiz haftada ifade ettim. Devletimizin adı devletimizin milletimizin kimliği dilimiz bayrağımız marşımız tartışmaya kapalıdır.
Nasıl bizim tevhid inancımız ortak ve şirk kabul etmiyorsa devlet milletin birliği ve bütünlüğü de, dili de, kimliği de asla ve kata ortakçı kabul etmez ve etmeyecek. Buna heveslenenlerin hevesi geçmişte olduğu gibi bugün de yarın da kursaklarında kalacaktır. Herkes bunu böyle bilmeli ve böyle değerlendirmeli hesabını da buna göre yapmalıdır.
AZERBAYCAN KARDEŞLİĞİ
Kardeş, dost ve can Azerbaycan. İki devlet olsak da tek millet olduğumuz can Azerbaycan'ın şanlı Karabağ zaferinin bugün beşinci yıl dönümü. Azerbaycan'ın Karabağ zaferini beşinci yılında bir kez daha gururla, sevinçle ve mutlulukla kutluyorum. Kahraman Karabağ ordusunu bir kez daha tebrik ediyorum. Şehitlerimizi rahmetle ve şükranla yad ediyorum. Gazilerimize selamlarımı sunuyorum.
Bu zaferin kazanılmasında büyük katkısı olan Türk silahlı kuvvetlerimize ve Türk devletine yakışır bir şekilde duruş gösteren tüm devlet adamlarımıza da sizlerin huzurunda şükranlarımı sunuyorum.
İnşallah Türk Devletleri Teşkilatları Birliğine üye olan tüm ülkeler Türkiye-Azerbaycan birlikteliğini bu teşkilatta da oluşturduklarında Türk dünyası daha da büyüyecek ve Türk dünyasının ve Türk milletinin tek karış toprağı dahi işgal altında kalmayacaktır.

DOĞU TÜRKİSTAN
Bugün Doğu Türkistan işgal altındadır. Kimse bize maval okumasın.
Efendim neymiş? Çin zulüm yapmıyormuş. Doğu Türkistan'da her şey normalmiş. Herkes özgürce dinini, inancını yaşıyormuş. Türklüğünü yaşıyormuş.
Bunların hepsi palavra. Eğer orada o birilerinin kastettiği gibi bir özgürlük varsa buradaki bir Doğu Türkistanlı oradaki ailesini neden telefonla dahi arayamıyor? Ya da zulümden kaçarak Türkiye'ye ya da dünyanın başka ülkelerine göç eden Doğu Türkistanlıların aileleri neden toplama kamplarındalar? Neden hapishanelerdeler? Ya da çok basit bir örnek, eğer orada bir zulüm, bir soykırım, bir katliam yapılmamışsa 1949'dan beri bütün dünya nüfusu 49'dan 50'den bu yana en az 5-6 kat artmışken Doğu Türkistanlıların nüfusu niye azalmıştır? 30 milyonluğu olan nüfus niye bugün 25 milyonlar seviyesindedir? Bütün dünyanın nüfusu 6 kat artmış. 7 kat artmış. Hatta bizde bazı etnik unsurların nüfusu 15 kat artmış. Neden? Onlarınki aşağı inmiş eğer böyle bir zulüm yoksa. Onun için kimse bize burada maval anlatmasın. Bizim bu yalanlara karnımız tok. Doğu Türkistan'da zulüm vardır. Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine fikri ve fiili soykılım yapılmaktadır.
Doğu Türkistan! Daha neyi konuşuyoruz? 1949 yılında bağımsız bir devletti. İşgal edilmiştir. Kızıl Çin tarafından ve aşağı yukarı 75 yıldır da işgal altındadır. Onun için işgalden kurtulana kadar bağımsız Doğu Türkistan demeye devam edeceğiz.
Doğu Türkistan Çin'in bir parçası değildir. Doğu Türkistan Türklerindir ve gün gelecek yeniden bağımsız bir Türk devleti halini mutlaka alacaktır.
Kırım da öyledir. Türkmeneli bölgesi de öyledir. Batı Trakya da öyledir. Onun için biz bunları unutmadık ve unutmayacağız. Bizim siyasetimizin gayeleri içinde buralarda vardır.
Nerede bir Türk ve Müslüman varsa nerede bir mazlum varsa daha doğrusu o Büyük Birlik Partisi'nin mutlaka ama mutlaka gayeleri arasındadır.
Onların o zulümden kurtulmaları mazlumların sesi olmak bizim siyasetimizin ana gayelerinden birisidir.

AZERBAYCAN ZİYARETİ
Geçtiğimiz hafta beş günlük bir ziyaret için Azerbaycan'daydık.
Büyükelçiliğimizi ziyaret ettikten sonra Azerbaycan Türk’ü olan ve Türkiye'de üniversite öğrenimi görmüş yüz binden fazla kardeşimiz var. Bunların derneğinin misafiri olduk. Başta eğitim alanı olmak üzere savunma sanayi dışında bu tür alanlarla da kardeş ve soydaş Azerbaycan'la ilişkilerimizi daha da üst düzeye çıkarma gayreti içerisinde olmalıyız.
Türk Dünyası Parlamenterler Birliği Asemblesi’ni ziyaret ettik. Genel merkezi Azerbaycan'da.
Azerbaycan Milli Meclisi'ni ziyaret ettik. Dostluk Grup Başkanı ve heyetiyle görüştük.
Resmi olarak bizi Azerbaycan'a davet eden Yeni Azerbaycan Partisi'nin genel merkezinde heyetler arası toplantılar gerçekleştirdik.
Akşam yemeklerinde Üniversite hocalarımızla, rektör ve rektör yardımcılarımızla, milletvekillerimizle, siyasetçilerle, siyasi parti temsilcileriyle bir araya geldik.
Hafta sonu Karabağ'daydık. İşgalden kurtarılan Ağdam, Hocalı, Hangendi ve Şuşa şehirlerini ziyaret ettik. Orada gördüğümüz manzara Ermenistan'ın Karabağ'ı işgal ettikten sonra bırakın bir taş üstüne taş koymayı, 30 yılda her tarafı yıkıp yaktığını ve harap ettiğini gördük. Bir örnek olsun diye söylüyorum. Ağdam şehri 92 yılında işgal olduğunda Azerbaycan'ın ikinci büyük ve güzel kentlerinden birisiydi. Bir tane bina bırakılmamış. Hatta o binaların taşlarını, demirlerini, ağaçlarını da söküp götürmüşler. Bu kadar da açlar. Hırsızlık da yapmışlar, sadece işgal yapmamışlar.
Ama Allah'a hamdolsun, şu anda Azerbaycan Devleti, Şuşa'yı da, Hocalı'yı da, Hangendi'yi de, Fuzuli'yi de, Laçin’i de ve Ağdam'ı da ayağa kaldırıyor. Büyük yatırımlar yapıyor. İnşallah önümüzdeki yıllarda da bu süreç tamamlanacak ve Karabağ Kafkasların en güzel bölgelerinden birisi hâline gelecektir.
Ziyaretimiz esnasında 25-26 Şubat 1992’de Ermeni soykırımcılar tarafından katledilen, şehit edilen Hocalı şehitlerimizin kabirlerini de ziyaret ettik. Karabağ şehitlerimizin kabirlerini de ziyaret ettik. Bakü'deki Kafkas İslam ordusu şehitlerimizin kabirlerini de ziyaret ettik. Bu vesile tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle ve şükranla yad ediyorum.
Şunu asla unutmayalım. Düşman fırsat bulursa Anadolu'da yaptığı mezalimi de Hocalı'da yaptığı mezalimi de Doğu Türkistan'da yaptığı soykırımı da Gazze'de yaptığı soykırımı da yine tekrarlar. Onun için birlik olmalıyız güçlü olmalıyız ve büyük birlik olmalıyız inşallah diyorum.
Bir kez daha sizlerin huzurunda bizi hem davet eden hem de Azerbaycan'da ağırlayan misafir eden programlarımıza öncülük eden Yeni Azerbaycan Partisi'ne Azerbaycan Milli Meclisinin değerli milletvekillerine, üyelerine, hükümet yetkililerine ve görüştüğümüz bize ev sahipliği yapan bütün yetkililere de sizlerin ve basınımızın huzurunda bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

NETANYAHU HAKKINDA ÇIKARILAN YAKALAMA KARARI
İstanbul Başsavcılığımız tarafından İsrail Başbakanı soykırımcı katil Netanyahu ve onun ekibi 37 kişi hakkında soykırım suçu işledikleri sebebiyle yakalama kararı çıkartıldı. Öncelikle bu kararlarından dolayı başta İstanbul Başsavcımız olmak üzere bu kararın altında imzası olan tüm savcılarımızı ve hukuk adamlarımızı tebrik ediyorum. Onlarla gurur duyuyoruz.
7 Ekim olayları bahane edilerek Gazze'de 100 bin insan katledilmiştir, şehit edilmiştir ve soykırıma tabir tutulmuştur. Biz 7 Ekim Hamas saldırılarını da tasvip etmiyoruz. Bunu daha önce de ifade ettik. Ama belli ki bunun arkasında bir kısım uluslararası güçler vardı. Ve bu saldırı yaptırılarak Gazze'nin soykırıma uğramasına İsrail tarafından işgal edilmesinin zemini hazırlandı. Bu bir bahaneydi. 7 Ekim saldırıları bir bahaneydi. Tıpkı hani bizde de bir hikaye var. Kurt kuzuyu yemeye aklına koymuştu. Onun suyu aşağıdan ya da yukarıdan içmesinin bir önemi yoktu. Burada da tam da böyle bir süreç yaşandı. Tabii ki katil Netanyahu ve savaş kabinesini ve bu savaşa destek veren herkesi bir kez daha lanetliyoruz.
Türkiye başından beri asil ve kararlı bir duruş sergiledi. Elbette ki bu duruş başta İsrail yönetimi olmak üzere İsrail'e destek veren ABD ve diğer batılı devletleri rahatsız etti. Bir kez daha söylüyorum. İsrail bu soykırım suçunu yalnız işlemedi. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Almanya'sı da, İngiltere'si de, Fransa'sı da buna ortak oldular. Başta ABD her iki başkanı da, hem önceki hem sonraki, hem Biden'ı hem Trump'ı, İsrail'in açıktan suç ortağıdır. Aslında Netanyahu gibi onların da yargılanması gerekir ama dünya öyle bir dünya değil. Ama gün gelecek inşallah bu dünya düzeni de değişecektir. Ve inşallah kızıl elmamız olan ilahi kelimetullah için nizam-ı alem bir gün muhakkak gerçekleşecektir. Ne diyor Netanyahu? ‘Türkiye bizi sevmiyor.’ Senin nereni sevecek Türkiye? Seninle nasıl bir ilişki kuracak? Sen katilsin. Sen soykırımcısın. Sen ahlaksızsın. Sen insanlık düşmanısın. İşte en son bir Filistinli esire onlarca İsrail askeri tecavüz ediyor, işkence ediyor. Ve bunu açığa çıkaran yargıç tutuklanıyor, askerler serbest. Tecavüzcü askerler serbest. Tabii ki bu görüntüler hepimizin kanına dokunuyor. Onun için bize bu kanımıza dokunan görüntüleri yaşatan bu ciğerlerimizi parçalayan çocukların açlıktan ölümüne vesile olan ve hepimizin yüreklerini yakan bu yüz bin masumun ölümü elbette ki bunun sorumlusu Netanyahu ve işte Amerika başta olmak üzere bu batılı güçlerdir. Onun için bizim soykırımcılarla, katillerle, İslam düşmanlarıyla, çocuk kadın katilleriyle dost olmamızı kimse beklemez. İnsanlığın düşmanı bizim de düşmanımızdır, İslam'ın düşmanı bizim de düşmanımızdır, Türklüğün düşmanı bizim de düşmanımızdır.
EMEKLİ MAAŞLARI
Yıl sonu enflasyon rakamları açıklandı. Daha doğrusu aylık Ekim ayı enflasyon rakamları açıklandı. Yıl sonu enflasyon beklentisi açıklandı. Buna göre yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 33 civarında ve yine buna göre Ocak ayında emeklilerimizin maaşlarına da yüzde 15 gibi bir zam geleceği ifade ediliyor. Bu kabul edilebilir bir artış oranı asla değildir. Ocak 2023’te en düşük emekli maaşı, en düşük memur ve en düşük kamu işçisi maaşının üçte ikisi seviyesindeydi. 2023 Temmuz'a geldiğimizde 7500 lira olan en düşük emekli maaşı yine 7500 lirada kaldı. Yüzde 25 zamma rağmen neden? ‘Çünkü kök maaş böyle’ dediler. ‘Meclisten yasa böyle çıktı’ dediler. O zaman ne oldu bir anda? En düşük memur ve kamu işçisi maaşı 20 binin üzerine çıktı. 22 binler seviyesine geldi. En düşük emekli maaşı 7500’de kaldı. Yani 6 ay içinde 3'te 2 olan oran 3'te 1'e düştü.
Bugün durum ne? Bugün durum en düşük memur maaşı 50 bin, en düşük kamu işçisi maaşı 60 bin seviyesinde. Ne oluyor? Yani en düşük memur maaşının 3'te 1'ine gerilemiş, emekli maaşı en düşük kamu işçisi maaşının da 4’te 1’ine gerilemiş. Bizim emeklilerimiz adına talebimiz şudur. 2023 Ocak ayındaki oranların yakalanmasını istiyoruz. Yani en düşük emekli maaşı, en düşük memur ve kamu işçisi maaşının en azından 3'te 2 seviyesine getirilmesidir. Bu da bugünkü rakamlarla en düşük emekli maaşının 33 bin lira seviyesinin rakamının üstünde olmasıdır. Adaletin tecellisi için bu yapılmalıdır. Emeklilerimizin bir nebzede olsa rahat bir hayat sürmesi için bu yapılmalıdır. En önemlisi emekliye hakkı teslim edilmelidir. Bir mağduriyet yaşatılmıştır. Bu mağduriyet ortadan hızla ve süratli bir şekilde kaldırılmalıdır. ‘Efendim bütçe dengeleri, kaynak meselesi…’ Ocak 2023’te bulunan kaynak, pekala bugün de bulunabilir. Ki ekonomimiz Ocak 2023’ten bugüne kadar düzelmiştir. Açıklamalar öyledir. Enflasyon 2023 Ocak'tan bu tarafa neredeyse yarı yarıya azalmıştır. O zaman rakamlar bu kadar olumlu iken neden emekli burada mağduriyet yaşamaktadır? Onun için Ocak ayında emekli maaşı bu artışla beraber, dediğim gibi onun öncesinde 33 bin liranın üzerine çıkarılmalı ve daha sonra gelecek enflasyon rakamı da buna eklenmelidir.

TERÖRSÜZ TÜRKİYE
Çözüm süreci ya da ‘Terörsüz Türkiye’ diye adlandırılan süreçteki gelişmelere dair birkaç hususu da paylaşmak istiyorum. Bu süreçle ilgili görüşlerimizi başından itibaren net bir şekilde ifade ettim. PKK kanlı bir terör örgütüdür. Bu dünyanın gördüğü en kanlı terör örgütüdür. Her türlü suçu işlemiştir. PKK aynı zamanda Emperyalistler tarafından Türkiye Cumhuriyeti devletini parçalamak ülkemizin bütünlüğünü bozmak, milletimizin kardeşliğini dumura uğratmak için kurulmuş bir terör örgütüdür. Bu da açık ve nettir. Bunun için onlarca ülke tarafından desteklenmiştir. Ve hala bugün desteklenmektedir. Bugüne kadar bu terör örgütüyle yapılan bugünküne benzer çalışmalar, görüşmeler, süreçler -adına ne derseniz deyin- hep milletimiz ve devletimiz aleyhine sonuç vermiştir. Terör örgütüne güç kazanmıştır. Kazandırmıştır. Meşruiyet kazandırmıştır. Alan kazandırmıştır. Bugün de durum bundan farksızdır.
Bakın sürecin başında ne denmiştir? Şartsız pazarlıksız, müzakeresiz bir şekilde terör örgütü PKK tüm unsurlarıyla Türkiye'deki, Irak'taki, İran'daki, Suriye'deki tüm unsurlarıyla silah bırakacak ve kendini feshedecek demiştir. Böyle bir durum var mıdır? Sadece 25-30 silah göstermelik yakılmıştır. Yine göstermelik 25-30 terörist güya Türkiye'den çıkmıştır. Peki elini koluna sallayarak nasıl çıkmıştır? Nereye gitmiştir? Şimdi bu teröristler nerededir? Bunlar devlete teslim mi olmuştur? Bunlar silahlarını teslim mi etmişlerdir? Bugün PKK'nın Irak'taki varlığı Kandil başta olmak üzere devam etmek midir? Evet, etmektedir. Suriye'deki varlığı neredeyse devlet olacak aşamaya gelmiş midir? Gelmiştir. İran'daki varlığı devam etmekte midir? Etmektedir. Türkiye'deki varlığı devam etmekte midir? Evet, tüm gücüyle etmektedir. PKK demek sadece silahlı terör örgütü mensuplarından oluşmamaktadır. PKK terör örgütünün silahlı elemanları yanında silahsız ama her an silah kuşanabilecek vaziyette hazır olan siyasetçileri vardır. Sözde yazarları vardır. Sendikacıları vardır. Sivil toplum örgütü mensupları vardır. Bunlar ne yapmaktadır? Silahlı terör örgütü üyeleri silahlı eylem yaparken bunlar da siyasi bölücülük yapmaktadır. Bizim için en tehlikelisi budur. Bundan vazgeçmişler midir? Asla vazgeçmemişlerdir. Bundan vazgeçtiklerine dair ağızlarından tek bir cümle duyuyor muyuz? Duymuyoruz. O halde nasıl bir süreç yönetilmektedir? İşin sonunda ne hedeflenmektedir? Ve ne olacaktır? Bunu milletimizin bilmeye ve öğrenmeye hakkı vardır. Milletimize sadece söylenen ve gösterilen nedir? Silahsız bir terör örgütü. Terörsüz bir Türkiye. İşte bir kardeşlik barış. Biz zaten kardeşiz. Bu ülkede yaşayan devletin varlığının yanında duran, ülkenin bütünlüğünün yanında duran, milletin birliğinin yanında duran, ay yıldızlı al bayrağın gölgesinde bir ve beraber yaşama iradesi ortaya koyan, gururla İstiklal Marşı’nı söyleyen herkesle biz biriz, kardeşiz zaten. Bu anlamda hiçbir vatandaşımıza ‘Bu Kürt müdür? Bu Arap mıdır? Bu Zaza mıdır? Bu Çerkez midir? Bu Arnavut mudur? Bu Türkmen midir’ diye bakmadık, zaten bakmayız. Ya da ‘Bu Alevi midir, Sünni midir, Şafii midir, Şii midir?’ Hiç bu gözle bakmadık, bakmayız.
Ama bir kere daha söylüyorum. İlçe örgütlerine, teşkilatlarına hala bugün olmuş; Türk bayrağı asamayanlarla, İstiklal Marşı’nı okumayanlarla nasıl kardeş olacağız? Birisi bunu bana söylesin. Birisi bunu bize söylesin. Nasıl kardeş olacağız? Nasıl birlik olacağız? Benim milyonlarca Kürt kardeşim her gün İstiklal Marşı okuyor, ay yıldızlı al bayrak yere düşmesin diye mücadele ediyor. Ama bunlar onlardan değil ki. Dolayısıyla da biz bu konuda netiz.

Bakın, Komisyon çalışıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde. Şu anda gündemde olan konulardan bir tanesi de Terörist Başı’nın Meclis’e gelmesi ya da Komisyondan belli bir heyetin İmralı Adası'na giderek onunla görüşmesi. Biz zaten sürece başından beri inanmadığımız için karşımızdakilere yani PKK terör örgütüne ve onları yönetenlere inanmadığımız için bu sürece de inanmadık ve aynı tavrımızda duruyoruz. Daha doğrusu her konuşmamda altını çiziyorum ve çizmekte fayda var. Siz de vatandaşlarımıza bunu böyle söylersiniz. Terörle teröristle müzakere ederek sonuç alınamaz arkadaşlar. Şehit liderimizin dediği gibi ‘Terörle, teröristle mücadelede tek yol vardır: Mücadele etmek ve kökünü kazamaktır.’
Demokratikleşme ile ilgili bir takım adımlar ya da başka alanlarla ilgili hukuki adımlar atılabilir mi? Elbette atılabilir. Ama bu PKK ile pazarlık ederek değil. Bu PKK'yı Kürtlerin temsilcisi olarak muhatap alarak değil. Demokrasinin insan haklarının bir gereği olarak yapılır. Milletin güvenliği, refahı ve huzuru için yapılır. Milletin tüm bireyleri için bu yapılır ve gerçekleştirilir.
Bakın şimdi bu süreçle ilgili Dem Partisi’nden gelen açıklamalar var. Çünkü bir taraftan da korkuyorlar. Medyaya düşen haberlere göre Komisyon üyeleri İmralı'daki Terörist Başı ile gerçekleştirilmesi tasarlanan buluşmanın gelecekteki hukuki sorumluluğu ile yüzleşmek de istemiyorlar. Bunun için bir anayasal güvence istiyorlar. 10 yıl önceki çözüm süreci sonrası bazı vekiller ve bürokratlar gibi başlarına gelecek hukuki süreçlerle yüzleşmemek için yasal güvence ve hukuki dokunulmazlık talep ediyorlarmış. Yani şu anda teşvik edilen adımların sonradan yargı sürecine dönüşmesinden korkuyorlar. Şimdi dillendirilmeye çalışılan bu çekinceler ve talepler bir nevi itiraf değil midir? Biz biliyoruz ki bu işin sonu yargı. O yüzden bizi koruyun diyorlar. Sürecin meşruiyetini bizzat Komisyon üyeleri tartışmaya açıyorlar bu sözleriyle birlikte.
Toplumsal kabulü düşük, siyasi maliyeti yüksek bu süreç bize göre ne çözüm ne de barış getirir. Tıpkı bundan önceki sözüm süreçleri ve açılım süreçleri gibi sadece terör örgütü ve yandaşlarına zaman, direnç ve meşruiyet kazandırır. Bir de şunu söyleyeyim son olarak ‘Sakın ha’ diyorum, sakın haa. PKK tüm unsurlarıyla silah bırakmadan, ki bu olmayacak, ama böyle bir beklenti var ona atıf yaparak konuşuyorum; PKK tüm unsurlarıyla yani Irak'taki de, İran'daki de, Suriye'deki Türkiye'deki tüm unsurlarıyla silah bırakmadan ve tüm unsurlarıyla kendini feshetmeden; silahlı grupları, siyasi unsurları, Avrupa'daki büroları tüm unsurlarıyla kendini feshetmeden asla ve kata Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin herhangi bir kurumunda PKK'nın terör listesinden çıkarılmasını bırakın, tartışmayı dahi kimsenin aklının ucundan bile geçmemelidir. Bugünden bunu konuşmak bugünden bunu dillendirmek asla ve kata doğru değildir. Bunu dillendirenler, bunu konuşanlar kendi elleriyle PKK'yı destekleyenlerden dahi önceden meşrulaştırmış sayılır. Onun için ‘Sakın ha’ diyoruz.
PARTİLİLERE SESLENİŞ
Sizler Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığının teminatısınız. Sizler Büyük Birlik Hareketi'nin Şehit Muhsin Yazıcıoğlu'nun liderliğinde başlayan Büyük Birlik Hareketi'nin hem emanetçileri hem de bu davanın varlığının da bekçilerisiniz. Sizler bizim uç beylerimizsiniz. Sizlere güveniyoruz. Sizlere inanıyoruz. Onun için sizlerle birlikte Allah'ın izniyle hem Türkiye'de siyasi hedefimize ulaşacak hem de kızıl elmamız olan İ'lâ-yi Kelimetullah için Nizam-ı Alem davasını en yükseğe hep birlikte taşıyacağız.
Partide görev alan arkadaşlarımız, Ocak'ta görev alan arkadaşlarımız, kadın kollarımızda görev alan arkadaşlarımız; hep birlikte bu mücadeleyi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da birlik, beraberlik, kardeşlik duygusu içinde kararlı, cesur adımlar atarak inşallah başarıya ulaştıracağız.
Sizlere güveniyoruz. Sizlerle gurur duyuyorum. Her biriniz bir bayraksınız. Bunun şuurunda olacaksınız. Bunun idrakinde olacaksınız. Ve Büyük Birlik Hareketi'ni bulunduğunuz her ilde, ilçede mahallede, iş yerinde anlatacaksınız. Sizler dediğim gibi bizim Anadolu'daki temsilcilerimiz ve uç beylerimizsiniz. Cenab-ı Hak sizlerin her daim yar ve yardımcısı olsun. Sizleri aziz milletimizi ve devletimizi korusun ve yüceltsin inşallah diyorum.

11 KASIM MİLLİ AĞAÇLANDIRMA GÜNÜ
Bugün biraz sonra 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü münasebetiyle biz de Genel Merkezimizin önündeki alana fidan dikimi gerçekleştireceğiz ama 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü’nde, Cumhurbaşkanımızın da iştirak edeceği programa katılacağım. Hem de parti olarak da kendimiz tüm il ve ilçe teşkilatlarımızla milli ağaçlandırma gününe destek vereceğiz.
KAYSERİ TEŞKİLATINA KATILIMLAR
Kayseri teşkilatımıza yeni katılımlar var. Onlara burada rozetlerini takacağım. Hacılar ilçesinden Serdar Sarıçam ve Sarız ilçesinden Serkan Aslankaya. Bu arkadaşlarımız partimize katıldılar ve kendilerine de yeni ilçe başkanları olarak görevleri tevdi edilecek. Sizlerin huzurunda rozetlerini takacağım. Tabii arkadaşlarımızla birlikte Hacılar'da 150 civarında, Sarız'da da 200 civarında vatandaşımız da partimize katılmıştır. Kendilerine de hoş geldiniz, şeref verdiniz diyorum. Ayrıca bugün aramızda İstanbul Teşkilatı hanım kollarımız var. Kendilerine de bir kere daha hoş geldiniz, şeref verdiniz diyorum. Sizlerle gurur duyuyoruz. İyi ki varsınız. Partimizde tıpkı ülkemiz gibi, devletimiz gibi kadınlarla daha güçlü olacaktır. Güzel, mutlu, huzurlu ve refah içinde bir hayatı, bir Türkiye'yi inşallah kadınlarımızın desteğiyle sağlayacağız. Onun için bugün burada olan tüm kadınlarımıza ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Bu vesile kadına yönelik her türlü şiddeti reddettiğimizi ifade ediyorum. Kabul etmediğimizi ifade ediyorum. Ve bu konuda yasal olarak atılan bütün adımlara bugüne kadar destek verdik. Bundan sonra da destek vermeye devam edeceğiz. Bize kalsa biz yetkili olsak biliyorsunuz idam cezasını üç suç için geri getireceğiz. Bunlardan birincisi kadınlarımıza, küçük çocuklarımıza yönelik tecavüz ve sonunda ölüm; bu suçları işleyenler için mutlaka ölüm cezası, idam cezası. Bir diğeri bizzat kurşunu sıkarak, bombayı patlatarak insanımızı, askerimizi, polisimizi şehit eden teröristler için. Bir de biliyorsunuz buna en son neyi ekledik? Kasti olarak ormanlarımızı yakan teröristler için.
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR
Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yeni bir yargı paketi gönderildi. Bunun içinde olan düzenlemelerden birisi de bu sokak çeteleri. Bununla ilgili biliyorsunuz biz daha önce bir kanun teklifi hazırladık ve kamuoyuyla paylaştık. Adalet Bakanımızla da paylaştık, meclisle de paylaştık. O da neydi? Bu çetelerin mensubu olarak suç işleyen, daha doğrusu işlettirilen 15-18 yaş arası şahıslar çocuk olarak değerlendiriliyordu. işte en son Ahmet Minguzzi davasında olduğu gibi ya da benzer pek çok dava var. Ama bunlar bu suçları bilinçli işliyorlar. Ve bunlara bu suçlar bilinçli işletiliyor. Ne dedik? Bu suçları işleyen on beş, on sekiz yaş arası vatandaşlar da on sekiz yaş üstü cezalandırılsın dedik. Bununla ilgili düzenleme şimdi meclise geldi. İnşallah en kısa zamanda yasalaşır. Bir başka husus daha var. Bakın buna kim karşı çıktı? Mecliste tek karşı çıkan PKK'nın siyasi uzantısı DEM Partisi. Neden? Çünkü onlar da bu yaş aralığındaki şahısları vatandaşları kullanıyorlar ve eylem yaptırıyorlar. Her türlü eylemi yaptırıyorlar. Onun için buna karşı çıkıyorlar.
EMŞAD'dan Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici'ye ziyaret
ÖNCEKİ HABER
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, Mersin İl Kongresi'nde konuştu