Yükleniyor...
18 Eylül 2024 • Büyük Birlik Partisi Genel MerkeziBüyük Birlik Partisi

GENEL MERKEZİMİZDE BASIN TOPLANTISI DÜZENLENDİ

GENEL MERKEZİMİZDE BASIN TOPLANTISI DÜZENLENDİ

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, genel merkezimizde ‘Haftalık Olağan Basın Toplantısı’nda konuştu. Genel Başkanımız açıklamasında ülke gündemine ve dünya gündemine dair konulara değindi. Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Konuşmasına ‘Gaziler Günü’nü kutlayarak başlayan Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, şehadete yürümüş gazilerimizi ve şehitlerimizi rahmetle yad etti, hayatta olan gazilerimize şükranlarını sundu.

 

“Bağımsız ve müreffeh bir şekilde var olmaya devam edeceğiz.”

Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Hukukunuzu koruyacak gücünüz yoksa, haklı olmanızın hiçbir anlamı yoktur” diyerek savaşın artık sadece silahlarla yapılmadığını belirtti. “Bu savaş meydanlarında hukuku tanımadan kukla terör örgütlerinin ve kukla devletçiklerin varlığını görüyoruz. Bu gerçekleri görerek ve bilerek varlığımızı, var olma mücadelemizi daha güçlü ve daha kararlı bir biçimde bilimi, teknolojiyi daha etkin kullanarak, daha çok çalışarak, daha çok birlik ve dayanışma içinde olarak bağımsız ve müreffeh bir şekilde, Allah'ın izniyle var olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

 

“Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni sokakta bulmadık.”

Son günlerde anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili tartışmalar hakkında Genel Başkanımız, bu tartışmaların bir parçası gibi görünme hatasına asla düşmeyeceğimizi belirterek, “Bizim tarafımızı bütün milletimiz biliyor. Gerçekte ne olduğunu ve ne yapılmak istendiğini çok açık ve net bir şekilde görüyoruz. Devletimize de devletimizin kuruluş esaslarına da kimsenin elini uzatmasına izin vermeyiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni sokakta bulmadık. Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı ve Türk milletinin var olma iradesi, bazı siyasetçilerin gafletlerine mağlup olmayacak kadar güçlüdür. Ayrıca bizim olduğumuz yerde, sadece Büyük Birlik Partisi özelinde söylemiyorum, hangi siyasi partiye oy vermiş olursa olsun yüreklerinde, vatana, bayrağa ve ezana bağlılıkları kopmamış evlatları var olduğu sürece, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet payidar olmaya devam edecek. Bu tartışmaları Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne savaş açmış olan, 40 binin üzerinde cana, milletimizin trilyonlarca dolarına mal olmuş PKK'yı her fırsatta himaye edenlerin, hemen her seçimde onlarla iş birliği yapanların istismar etmeleri de sahtekarlıktır, ahlaksızlıktır” şeklinde konuştu.

 

“İşlenen suç milletin değerleriyle ilişkilendirilemez.”

Gündemimizin konularından biri olan Narin kızımız ve Sıla Bebek hakkında açıklamalar yapan Genel Başkanımız, “Bu gibi hadiselerde haklı tepkilerimizi dile getirirken akıl ve sağduyudan asla ve kata uzaklaşmamalıyız. Sekiz yaşındaki bir kız çocuğunun vahşice katledilmesini, insanlık kavramının veya toplumsal hayatın herhangi bir yerine koyamazken, evladımızın katledildiği ilin, ailenin etnik kökeninin, zanlıların birinin ifadesinde geçen namaz kelimesinin, imam sıfatının cinayetle ilişkilendirilmesinin bu unsurların birer nefret unsuru haline dönüştürülmeye çalışılmasının işlenen cinayet kadar korkunç ve yıkıcı olduğunu düşünüyorum. Bu davranışın, ahlaki düşüklüğünün yanı sıra ülkemize, milletimize zarar vermek için planlı bir propaganda amacı bulunup bulunmadığı konusunda güvenlik güçlerimizi ve adalet sistemimizi de göreve davet ediyoruz. Narin evladımızın başına gelenler üzerinden ‘muhafazakarlar bunu yapıyorlar’ kampanyasına dönüştürenlere, her birimizi derinden sarsan Tekirdağ'daki korkunç hadiseyi hatırlatıyorum. Her iki hadisede işlenen suç, asla bu milletin değerleriyle, kültürüyle, inancıyla, insanıyla ilişkilendirilemez” dedi.

 

“İdam cezası, meclis açılır açılmaz gündeme alınmalıdır.”

Genel Başkanımız her iki hadisenin tüm yönleriyle aydınlatılacağına inandığına vurgu yaparak cezaların ağırlaştırılması gerektiğiyle ilgili şu yönde konuştu: “Bugünün ceza hukukunun bu suçları engellemeye yetmediğini, kamu vicdanını tatmin etmediğini bir kez daha ve altını çizerek ifade etmek istiyorum. Daha önce yaşanan benzer vakalarda suçluların 10-15 yıl arası sürelerde hapisten çıktıklarını ve pek çoğunun yeni suçlar işleyip tekrar ceza evine girdiğini ama bu süre içerisinde de ailelerin, çocukların hayatını kararttıklarını hep birlikte görüyoruz. Bu tip suçları engelleyebilmek için idam cezası bir mecburiyettir. Hem kültürümüz hem inancımız bunu zaten bize zorunlu kılmaktadır. Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'inde, Bakara Suresi 179. Ayet’te “Kısasta sizin için hayat vardır. Ey akıl sahipleri umulur ki sakınırsınız” diyor. Ekim'de meclis açılır açılmaz idam cezası iki suç için gündeme alınmalı ve anayasa değişikliği yaparak hayata geçirilmelidir. Birincisi Narin kızımız ve Sıla Bebek hadiselerindeki suçlar için; ikincisi de askerimize kurşunu sıkan, bombayı patlatan ve sonunda ölüm olan terör eylemleri için mutlaka ama mutlaka idam cezası geri getirilmelidir. İdamla birlikte tahliyesiz müebbet hapis cezası da hukuk sistemimiz içinde hayata geçirilmelidir. Bütün bu suçları önlemek istiyorsak bu cezaları mutlaka artırmalı, tahliyesiz müebbeti ve idamı mutlaka getirmeliyiz.”

 

“Silahların korkunçluğu yerine, alınması gereken tedbirler konuşulmalıdır.”

Uluslararası ajanslarda geçen Lübnan'da Hizbullah unsurlarının kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar hakkında Genel Başkanımız, “Çağrı cihazları genellikle sağlık sektöründe kullanılıyor. İlk defa bir grup elektronik cihazın imalat aşamasında içine patlayıcılar yerleştirilmesi ya da ilave bir aparat yerleştirilmeden ve bilinen iletişim yöntemleriyle bir patlayıcıya dönüştürüldüğüne şahit olduk. Uzun yıllardır istihbarat örgütlerinin insanların yaygın olarak kullandıkları bazı elektronik aletleri dinleme gibi farklı amaçlarla kullanılması, patlatılması gibi manipüle etmeye çalıştıklarına dair haberler çeşitli mecralarda yayınlanıyor. Henüz taraflarca da doğrulanmış değil ancak İsrail'in hukuk tanımadan ve suçlu suçsuz ayrımı yapmadan binlerce insanı hedef alarak patlamalar gerçekleştirmesi hiçbirimizi şaşırtmadı. Bu noktada özellikle kamu kurumlarımızda bu şartlara göre yeni güvenlik önlemleri alma ihtiyacını tekrar değerlendireceğizdir. Teknolojinin bu şekilde kullanılması dehşet verici ancak üzerimize doğrultulan silahın korkunçluğu yerine, almamız gereken tedbirleri konuşmamızın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Akılla hareket etmeliyiz. Bu alanda yapılacak tüm çalışmalara bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da destek vereceğiz” diye konuştu.

 

“Uyuşturucuyla mücadele, bir devlet politikası halinde yürütülmelidir.”

Bakanlığımız tarafından açıklanan uyuşturucuya dair istatistiklerle ilgili Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici de şu açıklamalarda bulundu: “Uyuşturucu kullanımına dair rakamlarda belirgin bir yükseliş görüyoruz. Uyuşturucuyla mücadelenin bir devlet politikası şeklinde, toplumsal seferberlik halinde yürütülmesi çok elzemdir. Uyuşturucuyla mücadele konusunda konvansiyonel ve dijital medyanın daha etkin bir şekilde kullanılması gerekiyor. Bazen yaptıkları haberlerle maalesef uyuşturucu tüccarlarına bilerek ya da bilmeyerek hizmet edildiğini görüyoruz. Ayrıca tüm derecedeki okullarımız da bu kapsamda faaliyetler düzenlenmesinin bir zaruret haline geldiğini de görüyoruz.”

 

“Sebepsiz zamlar bitirilmeden, milletimiz rahat nefes alamaz.”

Vatandaşların sorunlarına çözüm arayışları devam ediyor. Genel Başkanımız, vatandaşımızdan gelen talepler ve şikayetlerin son dönemde arttığını ve sebebinin ekonomik darlık olduğunu belirterek, “Yüksek enflasyon her ne kadar düşme eğiliminde olsa da yüksek faizler devam ediyor. Bankalardan vatandaşlarımızın üretim ya da istihdam adına yapacakları yatırımlar için ya da işletmelerini sürdürmek için istedikleri kredi taleplerinin yeterince karşılanmadığı şikayetlerini alıyoruz. Artan enflasyon ve yaşanan ekonomik dalgalanmalar çok sayıda alanda ürün ve hizmetlere zam olarak yansımaya devam ediyor. Bunların önemli bir çoğunluğunun sebepsiz bir zam olduğunu görüyoruz. Gerekli cezalar veriliyor, incelemeler yapılıyor. Ama bazı alanlarda sebepsiz zamlar yaşıyoruz. Bunları bitirmeden milletimiz nefes alamaz. İletişim sektörü de bu durumdan en çok etkilenen alanlardan birisi. Vatandaşlarımızdan GSM firmaları ve internet servisi sağlayıcı firmaların %250 ile %300 arasında zam yapıldığı şikayetlerini alıyoruz ki biz de bunu yaşıyoruz. Teknolojilerini yenilemedikleri ve bu nedenle hizmetlerde aksaklıkların arttığı şikayetleri var. Bunun yanı sıra internet hizmetleri taahhütlerinin bir dolandırıcı aracına dönüştürüldüğü, vatandaşlarımızın 800'lü hatlardan sürekli aranarak rahatsız edildikleri ve dolandırıldıkları yönünde de artan bildirimler var. Yetkilileri, şikayetleri hassasiyetle incelemeleri ve tedbir almaları noktasında göreve davet ediyoruz” ifadelerine yer verdi.

 

“Adil bir vergi sistemi getirilmelidir.”

Emeklilerimizin yaşadığı mağduriyet konusuna bir kez daha değinen Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, bu sorunun en geç ocak ayında çözülmesi gerektiğini ifade etti. Emeklilik sistemimizle ve ekonomik darlıkla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: “Pandeminin ilk günlerinden ülkemizde ekonomik krizin, gündemin ilk sırasına yerleştiği güne kadar ülkemizde acilen kamu harcamalarının kontrol altına alınması, vergi reformu yapılması ve sosyal güvenlik reformu yapılması zaruretini en çok bizler dile getirdik. Hükümetimiz tarafından önerilerimizin dikkate alındığını ve uygun alanlarda çeşitli adımlar atıldığını da gördük. Peki uygulamalar yeterli mi? Asla değil. Ama atılan adımları kıymetli buluyoruz ve bu adımların devam etmesini bekliyoruz. Vergi sistemimizde yeni ve radikal adımlar atıldı. Elbette ki ufak tefek şikayetler var, düzeltilmesi gereken yerler var. Adil bir vergi sistemi getirilmelidir. Çok kazanandan çok, az kazanandan az, kazanmayandan hiç vergi alınmayacak bir sistem. Bir de vergi kaçakçılığıyla mücadele konusunda son dönemde alınan gelir vergisindeki oran artışlarını ve vergi istisnalarının kaldırılma oranını da destekliyoruz. İlk günden beri bu kararların uygulanması çağrısını yapan bir siyasi partiyiz.”

 

“Sosyal güvenlik sistemini revize etmeliyiz.”

Sosyal güvenlik reformu yapmak zorunda olduğumuzu, çalışan emekli oranın çok yüksek olduğunu ifade eden Genel Başkanımız, “Kamu çalışanları ile özel sektör çalışanları arasındaki oran da ekonominin genel dengelerini, en çok da kamu maliyesini olumsuz etkileyen bir problem olarak görünmektedir. Bugün emeklilerimiz arasında emekli oldukları tarih itibariyle önemli maaş farklılıkları oluşacağı yönünde endişeler var ki şu anda uygulamada da var. Bu güvensizlik ortamı çalışma hayatındaki doğal işleyişi de bozmaktadır. Sosyal güvenlik sistemini revize etmek hatta radikal kararlar almak zorundayız. Ancak bunu adalet çerçevesinde yapmazsak yapılacak düzenlemeler zulüm niteliğine ve bir haksızlık sarmalına dönüşebilir. Doksanlı yıllarda hukuki altyapısı oluşturulmadan yapılan sosyal güvenlik reformunun sonrasında problemlere neden olması bunun örneklerinden birisi olarak gösterilebilir. Bugün aynı şartlarda emekli olanların, emeklilik tarihleri farklı olduğundan maaşlarına yansıyacak olan farklılık endişesi giderilmelidir” şeklinde konuştu.

 

“Vah Türkiyem, vah CHP!”

Ülkemizin içinde yer aldığı tüm bu meseleler dururken ana muhalefet partisi genel başkanının ‘1 litre rakının 140 TL olacağı’ vaadine Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici’den “Vah Türkiyem, vah CHP” yanıtı geldi. Genel Başkanımız, “Kemal Sunal rahmetlinin de kulakları çınlasın diyorum” diyerek açıklamasını sonlandırdı.

 

“Bizim en çok ihtiyacımız olan şey birlik.”

Konuşmalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, son günlerde ‘erken seçim’ söylemleri hakkındaki soruyu şöyle yanıtladı: “Türkiye'nin gündemi bugün seçim olmamalı. Türkiye seçimden çıkalı daha 16 ay oldu. Ülkemizin gündemine seçim yerleştirmek, bana göre, ülkemize ve milletimize yapılacak bir kötülüktür. Bugün gündemimize almamız gereken meseleler milletimizin birliğidir. Maalesef milletimiz ayrıştırılmaya çalışılıyor. Geçmişte bunu ‘Alevilik-Sünnilik’ üzerinden yapmaya çalıştılar. Daha sonra ‘sağ-sol’ üzerinden yapmaya çalıştılar. Bugün de ‘laik-antilaik’ kavramları üzerinden bir ayrıştırma yapılmaya çalışılıyor. İnançlarımız üzerinden, etnik kökenlerimiz üzerinden ayrıştırmaya çalışıyorlar. Bizim en çok ihtiyacımız olan şey birlik.”

 

“Her türlü savaşa hazırlıklı olmalıyız.”

Genel Başkanımız, erken seçimi gündeme getirmekten önce vatandaşın ekonomik sorunlarının konuşulmasını ve çözüm üretilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca Türkiye’nin çevresindeki savaşların da gündemdeki yerine değindi. Türkiye’nin savaşa hazırlıklı olması gerektiğine dikkat çeken Genel Başkanımız, “Sadece konvansiyonel savaşa değil asimetrik savaşa da teknolojik savaşa da hazır olmamız lazım. Bu hazırlıkları yapmamız gerekiyor. Önceliği terörle mücadele gibi konulara vererek önce bu sorunları çözmeliyiz. Türkiye'de seçimlerin hangi tarihlerde yapılacağı anayasamızda belirtilmiştir. Bence önümüzdeki üç yıl Türkiye seçimsiz ve istikrarlı bir şekilde ilerlemelidir. Bunu bir siyasi parti menfaatini önceleyerek söylemiyorum. Büyük Birlik Partisi olarak eğer kendi partimizi ve şahıslarımızın menfaatini öncelemiş olsak ‘yarın seçim olsun’ deriz. Ama biz ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini öne koyarak diyoruz ki Türkiye en azından 2027'ye kadar seçimsiz gitmelidir” dedi.

 

“Cumhur İttifakı ‘erken seçim’ derse muhalefetin ‘evet’ deme mecburiyeti vardır.”

Türkiye’nin her alanda istikrarını koruması gerektiğini ve milletimizin taleplerinin öncelik olması gerektiğine dikkat çeken Genel Başkanımız Sayın Mustafa Destici, “Uygulanan ekonomik program en azından bir sonuç vermelidir ki bunun 2026 yılında sonuç vereceği hem Cumhurbaşkanı hem Cumhurbaşkanı Yardımcısı hem de Maliye Bakanı tarafından çok net bir şekilde açıklanmıştır. Onun için herkesin önceliğinin ülkemiz ve milletimiz olması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bir parti hassasiyeti ile söylesek ‘hemen yarın seçim’ dememiz gerekir. Sayın Özgür Özel'in ‘2025 sonuna kadar eğer Cumhurbaşkanı bir erken seçim ya da AK Parti erken seçim kararı alırsa bunu destekleriz. 2025 yılından sonra gelecek erken seçim çağrılarına da kulaklarımızı tıkarız’ sözü de blöften öte bir şey değildir. Diyelim ki 2026'nın veya 2027’nin Mayıs'ında size erken seçim çağrısı yapıldı. ‘Hayır’ mı diyeceksiniz? Mecbur ‘evet’ diyeceksiniz. Dolayısıyla da o sözler siyaseten söylenmiş iktidarı ya da Cumhur İttifakı'nı kendi aklınızca tuzağa çekmek için söylenen sözlerdir. Bence gerçekte bir karşılığı yoktur. 2026'da veya 2027'de ne zaman Cumhur İttifakı ‘erken seçim’ derse muhalefetin de erken seçime ‘evet’ deme gibi bir mecburiyeti vardır” şeklinde konuştu.