Büyük Birlik Partimizin Saygıdeğer Genel Başkanı Mustafa Destici'nin konuşması şu şekilde:
"Kıymetli hanımefendiler, misafir olarak salonumuzda bulunan az sayıdaki beyefendiler, ekranları başında bizleri izleyen kıymetli vatandaşlarım, kıymetli kardeşlerim! Öncelikle sizleri sevgiyle, saygıyla ve hürmetle selamlıyor, hayırlı akşamlar diliyorum.
Öncelikle Genel Merkez Kadın Kolları Başkanlığımızı ve İstanbul İl Kadın Kolları Başkanlığımızı, Kadın ve Aileden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığımızı ve bu programa emeği geçen tüm hanım kardeşlerimizi ve herkesi tebrik ediyor, başarılarından dolayı kutluyorum.
Kıymetli hanım kardeşlerim, kıymetli ablalarım, annelerimiz! Bugün 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü. Türk kadını 3 Nisan 1930 tarihinde belediyelerde. 26 Ekim 1933'te de köy ihtiyar heyeti ve muhtarlık seçimlerinde. 5 Aralık 1934'te de Türkiye Büyük Millet Meclisinde seçme ve seçilme hakkı elde etti. Benim büyük ninem Elif ebem de köyün birinci azasıymış. İhtiyar heyetinin birinci azasıymış. Onu ve tüm bu görevlerde bulunan, muhtar olarak, ihtiyar heyeti üyesi olarak, belediye meclisi üyesi olarak, belediye başkanı olarak, milletvekili olarak ama bugün aramızda olmayan, hayatını kaybeden tüm kadınlarımızı da rahmetle yâd ediyorum.
Kıymetli kardeşlerim! O tarihlerde tüm dünyada kadınların seçme ve seçilme haklarına sahip olduğu ülke sayısı 28, bu hakkın kullanıldığı yani hayata geçtiği ülke sayısı ise sadece 17 idi. Kadınlarımıza Fransa, Belçika, İtalya ve İsviçre gibi çok sayıda Avrupa ülkesinden önce seçme ve seçilme hakkı bizim ülkemizde tanındı. Bu vesileyle ilgili yasa değişikliğinde imzası olan başta Cumhuriyetimizin kurucusu Kurtuluş Savaşımızın başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere dönemin yöneticilerini saygıyla yâd ediyorum.
Hepimizin gurur duyduğu, bahsettiğimiz tarihî karara rağmen bu konuda hâlâ bir takım eksikliklerimiz var mı? Evet, var. Hâlâ kat etmemiz gereken mesafe var mı? Evet, var. Kadınlarımız toplumsal hayata ne kadar katkı sağlayabiliyorlarsa millet olarak o derece güçlü olacağımızı asla aklımızdan çıkarmamalı ve ülkemizde bunu temin etmek için de her türlü girişimde bulunmalıyız. İşte Büyük Birlik Partisi olarak bugünkü toplantımızın yani ‘Birliğe İz Kadınlar’ mottosuyla gerçekleştirdiğimiz bu toplantının amaç ve gayelerinden birisinin de bu olduğunu buradan açık yüreklilikle ifade ediyorum.
Kıymetli kardeşlerim, değerli hanımefendiler! Büyük Birlik Partisi olarak kurulduğumuz günden bugüne kadar kadınlarımızın Büyük Birlik Partimizde de genç hanımefendi kardeşlerimizin, kızlarımızın, Alperen Ocaklarımızda yer alması konusunda da hep ısrarcı ve girişimci olduk. Bugün bu salonu dolduran yüzlerce hanım kardeşimiz bunun somut bir göstergesi oldu. Bunun için sizler bu konuda birer bayrak hâline geldiniz. Onun için bugün bu salonda bulunan, burada bulunamayıp da gönlü ve kalbi burada olan ve Büyük Birlik hayalini gerçekleştirmek için Anadolu'nun her bir coğrafyasında mücadele eden tüm kadınlarımızı ve genç kızlarımızı da saygıyla selamlıyor. Hepsine buradan şükranlarımı sunuyorum.
TÜRKİYE'DE KADIN ÜNİVERSİTELERİ KURULMALIDIR
Kıymetli kardeşlerim, değerli hanımefendiler! Tabii ki Türkiye bütün dünyada olduğu gibi geçmiş yıllarda kadınlarımızı toplumsal hayattan bazı bölgelerimizde özellikle kimi töre diyerek, kimi örf adet diyerek, kimisi dini istismar ederek maalesef kadınlarımızı toplumsal hayatın dışında tutmaya çalıştı. Ama sadece bu muydu? Bu konuda olumsuz etki yapan kadınlarımızın okuyabileceği, rahatlıkla okuyabileceği okulların geçmiş dönemde olmaması, üniversitelerin olmaması ve çalışma hayatlarıyla ilgili düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle kadınlarımız toplumsal hayattan, eğitimden uzak kaldılar. Ama elhamdülillah bugün bu konuda çok büyük mesafeler alındı. Ben buradan iki hususu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum.
Birincisi bugün Japonya'da bile olan ve sadece kadınların ya da kızlarımızın gidebildiği üniversitelerin kurulması mutlaka gereklidir. Bunu buradan ifade etmek istiyorum. Türkiye'de kadın üniversiteleri kurulmalıdır.
KADIN HASTANELERİ KURULMALI
İkincisi, yine sadece kadınlarımıza hizmet verecek hastaneler de bir an önce hayata geçirilmelidir. Yıllarca ‘laiklik’ adı altında bunlara karşı çıktılar. Tıpkı başörtüsüne karşı çıktıkları gibi. Tıpkı imam hatiplere (liseleri) karşı çıktıkları gibi. Tıpkı kadınların okumasına bu vesilelerle ya da bu sebeplerle karşı çıktıkları ve kadınlarımızı kızlarımızı okul ve eğitim hayatından ve iş hayatından uzaklaştırdıkları gibi. Şimdi burada üstlerine hiçbir şey almazlar. Ama biz bu gerçekleri yaşadık. 28 Şubat'ta yaşadık. 12 Eylül darbesi dönemlerinde yaşadık. 27 Nisan e-muhtırasının verildiği dönemlerde yaşadık. Bakın işte burada başı kapalı kardeşlerimiz de var, başı açık kardeşlerimiz de var. Maalesef geçmiş yıllarda işte bunların arasına da nifak sokuldu. O günler geride kaldı. İnşallah Cenâb-ı Hak bir daha o günleri ne kadınımıza ne kızımıza ne de ülkemize yaşatmasın inşallah diyorum.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Kıymetli hanımefendiler, kıymetli kardeşlerim! Bugün ülkemizin en önemli problemlerinden birisi de maalesef her yüzyılın ayıbı olan ve bu yüzyılın da en büyük ayıplarından birisi olan kadına yönelik şiddettir. Öncelikle kadına yönelik şiddeti şahsım ve Büyük Birlik Partisi camiası adına peşinen reddettiğimizi ve kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu sadece bizim ülkemizin bir problemi değil. Bu bütün dünyanın bir problemi. Ve maalesef bu meseleyi çözme noktasında alınan tedbirlerin yetersiz kaldığını görmekteyiz. Eğer yetersiz kalıyorsa yapılacak iş nedir? Cezaların arttırılmasıdır. Yasaların yeniden gözden geçirilmesidir. Tabii bunun öncesinde eğitim ve önleyici tedbirler mutlaka devreye sokulmalıdır ve gerekiyorsa hane hane görüşülerek oluşturulacak psikolog, sosyolog, toplum bilimci ekiplerle bu süreç denetlenmelidir.
Kıymetli kardeşlerim, kıymetli hanımefendiler! Çünkü biliyoruz ki daha yüzlerce belki on binlerce kadın şiddet gördüğü hâlde sesini çıkaramamakta ya da duyuramamakta ya da kendisine bir ar ve hayal meselesi yaparak şikâyette bulunamamaktadır. İşte bu toplum bilimciler bu sosyologlar, bu psikologlar gerekirse hane hane gezerek bu durumları tespit etmeli ve kadına yönelik şiddeti mutlaka ortadan kaldırmalıyız. Tabii çok az da olsa erkeğe yönelik de şiddet var. Onu da kaldırmalıyız. Yani şiddetin tümünü ortadan kaldırmalıyız.
ÇOCUKLARA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR
Tabii burada bizi en çok üzen, ciğerlerimizi dağlayan, yüreklerimizi parçalayan nedir? Maalesef özellikle küçük yaşta çocuklarımıza yapılan taciz, tecavüz ve bunun sonunda gelen ölümlerdir. Şimdi isim vermek istemiyorum ama hâlâ son yıllarda da, son aylarda da bu devam etmektedir. Büyük Birlik Partisi olarak defalarca haykırdık. 2 milyondan fazla imzayı Meclis Dilekçe Komisyonuna sunduk. 30 ilde referandum yaptık. Bunun sonuçlarını kamuoyuyla ve Meclisle paylaştık ve nihayetinde şunu söyledik: Çocuklarımızı, genç kızlarımızı tecavüz edip öldüren bu cinsi sapıklar için mutlaka idam cezası geri getirilsin dedik.
CEZALAR, BU SUÇLAR İÇİN YETERSİZ KALMAKTADIR
Kıymetli kardeşlerim, değerli hanımefendiler! Bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum ki maalesef hukuk sistemimizdeki cezalar, bu suçlar için yetersiz kalmaktadır. Daha önce de defalarca kez dile getirdim. Bir toplumda bir suça engel olamıyorsanız yapmanız gereken ilk iş o suça ait cezaların gözden geçirilmesidir.
Konunun pek çok boyutu vardır. Öncelikle hepimiz sorumluluk almalıyız. Bana ne deyip geçmemeliyiz. Milletimize, mazimize, gelecek nesillere karşı sorumlu olduğumuzu asla unutmamalıyız. Ama şiddeti engellemek için bu da bazen yetmeyebilir. Zaten yeterli olmadığı için bugün bunu konuşmak durumunda kalıyoruz. Adli tedbirleri ve cezaları bir an önce yeniden düzenlemeliyiz. Ne kadarı suçu önleyecekse cezaları o kadar arttırmalı bu utançtan artık ülkemizi milletimizi kurtarmalıyız.
Kadına saldıran, zarar veren, taciz eden, yaralayan, öldüren karşılaşacağı akıbeti hatırlayıp vazgeçecek duruma gelene kadar cezaları yükseltmeyiz. Başka çaremiz de yok ve maalesef bunun başka yolu da yok. Hukuk eğer bir toplumu korumuyorsa bir süre sonra o toplumda suç yerine hukuk tartışılır hâle gelecektir ki bugün o durumu yaşıyoruz.
Sadece bizim gündeme taşıdığımız bu idam cezası boş bir hamaset değil, bu gerçeklerin arkasında duran bir mecburiyettir. Bu aynı zamanda bizim töremizin ve inancımızın da bir gereğidir. Çünkü Cenâb-ı Hak Kuran'da ‘kısasta hayat var’ demektedir.
AYRIMCILIK
Kıymetli kardeşlerim, kıymetli hanımefendiler! Bugün konuşmamız gereken bir başka hususta ayrımcılıktır. En önemli problemlerimizden birinin maalesef kadınlarımıza yönelen ayrımcılık olduğu da bir gerçektir. Bu zamanla azalmıştır. Ama hâlâ bu konuda eksikliklerimiz vardır. Çocuklarımıza eğitim imkânı sağlarken erkek çocukları tercih edip kız çocuklarımızın yükseköğrenim görmesine engel olan anlayışa maalesef az da olsa hâlâ rastlamaktayız. Yine aynı şekilde kız çocuklarımızın meslek edinmeleri, iş hayatına atılmaları noktasında da az da olsa bu tür örneklerle karşı karşıya kalmaktayız.
KADINLARIN İSTİHDAM ORANI
Kıymetli kardeşlerim, kıymetli hanımefendiler! Kadınlarımızın hayır diyebilecek donanıma ve ekonomik güce sahip olmaları en önemli hedeflerimiz arasında olmalıdır. Kadınlarımızın istihdam içindeki oranını, sigortalı sayısını, üretime dolayısıyla ekonomiye katkılarını da yeniden gözden geçirmek zorundayız. Bu yönde atılacak adımlar atıl durumdaki iş gücünü harekete geçirip ülke ekonomisinde büyümeyi sağlarken kadınlarımızın refah düzeyini aileleriyle birlikte elbette ki hayat standartlarını da yükseltecek, aynı zamanda kadınlarımız için daha güvenli bir hayatın da kapısını aralayacaktır. Bunun ilk aşamasının ciddi bir eğitim planlaması olduğunu, istisnasız her kadınımızın bu eğitimi alması gerektiğinin altını da bir kere daha çiziyorum. Ve tabii ki kadınlarımıza çalışma hayatında da pozitif ayrımcılık yapılmalı ve kadınlarımızın ailesine zaman ayıracak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Çünkü kadın aynı zamanda bir eş ve bir annedir. Çocuğunun ilk öğretmenidir. Onun için erkekler 8 saat çalışıyorsa farz-ı muhal kadınlarımız 6 saat çalışmalıdır. Sabah 1 saat geç gitmeli ve 1 saat de erken çıkmalıdır. Aynı şekilde kadınlarımız hafta sonu asla çalıştırılmamalıdır. Yarım gün olan izin ve tatiller kadınlarımız için 1 gün tam olmalıdır. Mesela, arife günü bayramlardan önce yarım gün tatil var. İşte burada kadınlarımız için bu tam gün olmalıdır. Çünkü aynı zamanda bayrama hazırlanmak gibi de bir telaşı vardır.
NESLİ TÜKENEN ÜLKELER
Bizim için şu anda ülke olarak en büyük tehditlerden birisi de nüfusumuzun aşağıya doğru gidiyor olmasıdır. Dünyada yayınlanan istatistiklerde bu durum şöyle ifade ediliyor: ‘Nesli hızla tükenen ülkeler ya da milletler’ deniyor. Tıpkı ‘nesli tükenen hayvanlar’ der gibi. Şimdi son 7 yılda doğum oranı en düşük ve nüfusu en fazla azalan beşinci ülke Türkiye. Bundan yedi sene önce doğum oranları Türkiye'de 2,1 iken bugün 1,45 seviyelerine düşmüştür. Burada dünya ortalaması 2,1’dir. Bunun altındaki her rakam Türkiye için bir felaket ve yok oluşa doğru bir gidiştir. Onun için biz Büyük Birlik Partisi olarak buna dikkat çeken ilk parti olduk. Geçtiğimiz yıl Alperen Ocakları Vakfı tarafından düzenlenen gençlik kurultayımıza 25 yaşın altında evlenen gençlerimizi davet ederek hem onları tebrik ettik hem onlara hediyeler verdik hem de gençlerimize ve toplumumuza örnek olarak gösterdik.
MÜREFFEH BİR ORTAM HAZIRLANMALI, EVLİLİK TEŞVİK ETMELİ
Evliliği teşvik etmeliyiz. Çocuk sahibi olmayı teşvik etmeliyiz. Ama tabii ki bunun içinde daha müreffeh, daha güvenli, hayat pahalılığının olmadığı, herkesin çocuğunu rahatlıkla okutabildiği, her ailenin çocuğunu evlendirebildiği bir ortamında hazırlanması gerekiyor. Evlenen gençlerimizin iş hayatına atılacak fırsatları bulması gerekiyor. Üniversite mezunlarımızın mutlaka iş sahibi olacağı yeni istihdam alanlarının açılması gerekiyor. Onun için de kadınlarımız önemli ve kıymetli bir noktada durmaktadır. Onun için kadınlarımızın huzuru, mutluluğu ve güvenli bir hayat içinde yaşıyor olmaları işte bu tehlikeyi de bu tehdidi de ortadan kaldıracaktır. Yani Türkiye'yi ve Türk milletini yaşatacak olan da Türk kadınıdır.
DOĞUM İZNİ VE KREŞ İMKÂNLARI
Şimdi özellikle çalışan kadınlarımızın çocuk sahibi olma konusunda tereddüt yaşadıklarını görüyoruz. Peki, bunun sebebi nedir? Bu hangi sebeplerden kaynaklanmalıdır? Buna baktığımızda karşımıza birinci olarak doğum izninin azlığı ve çalıştığı iş yerinde çocuğunu bırakabileceği bir kreşin olmamasıdır. Dolayısıyla da biz isteyen hanım kardeşlerimizin doğumdan sonra 2 yıl izin yapabilmelerinin sağlanmasını ve mutlaka kadınlarımızın çalıştığı her kurumda her kadınımızın evladını bırakabileceği kapasitede kreşlerin yapılmasını, kreşler yapılamıyorsa birkaç kadın kardeşimiz var diyelim o iş yerinde o da başka bir kurumun kreşine bırakabilmeli ya da özel bir kreşe bıraktığında devlet tarafından onun parası ödenmelidir.
Kıymetli kardeşlerim, değerli hanımefendiler, değerli beyefendiler! Bununla ilgili projelerimizi de biz milletimizle, kardeşlerimizle paylaşıyoruz. Ve paylaşmaya devam edeceğiz. Ama şunu da ifade etmek istiyorum. Kadınıyla erkeğiyle bu konuda da biz de daha duyarlı olmalıyız. Biz 10 kardeştik. Ağabeyimiz 6 aylıkken ölmüş. 9 kardeş büyüdük. 7 erkek, 2 kız. Şimdi bir ablamız on sene önce rahmetli oldu. Mekânı cennet olsun bütün ölmüşlerimizin. Onun da bir kızı vardı, onu da onun yerine koyduk. Yine 7 erkek 2 kız. 7 gelin 2 damat ve 30’a yakın torunla büyük bir aile olarak mutlu bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Allah bütün ailelerimize, ebeleriyle, dedeleriyle, gelinleriyle, damatlarıyla, halalarıyla, teyzeleriyle, torunlarıyla, çocuklarıyla mutlu bir hayat yaşatsın.
RIZKI VEREN ALLAH’TIR
Şimdi, o günün şartlarını değerlendirdiğimizde, bugünden kat kat daha gerideydik. Biz imanlı bir milletiz. Rızkı veren Allah'tır. Eğer sen böyle hesap edersen o zaman Allah'ın emrine de muhalif etmiş olursun. Onu da üzmüş olursun. Onun için elbette ki gerekli şartlar hazırlanmalıdır. Ama ailelerimiz kadınıyla erkeğiyle bu konuda duyarlı olmalıdır. Gerekiyorsa fedakârlık yapmalıyız. Hep birlikte bunu gerçekleştirmeliyiz. Çünkü devletimiz kıyamete kadar var olacaksa, milletimiz kıyamete kadar var olacaksa, bu ezanlar minarelerimizden kıyamete kadar okunacaksa, rengini şehitlerimizin kanından alan bu ay yıldızlı al bayrağımız kıyamete kadar dalgalanacaksa bunu neslimizi yaşatarak sağlayabiliriz.
Her şey maddiyat değil. Çok önemli. Eğer öyle olsaydı zenginlerin çok çocukları olurdu. Şimdi bakıyorsun zenginlerin ya bir tane çocuğu var ya hiç yok. Çok az 2 tane olan, 3 tane olan. Dolayısıyla da bu iş tek başına maddiyatla da parayla da açıklanabilecek bir şey değildir. Bugün hâlâ her konuda olduğu gibi bu mevzuda da Türkiye'nin yükünü sırtlanmış olan benim orta gelir sahibi ve onun da altında gelire sahip olan fedakâr, cefakâr vatandaşlarım yani sizlersiniz.
HZ. HATİCE’NİN YERİ
Kıymetli hanımefendiler, kıymetli beyefendiler! Bu ülkede bir yanlış da şu oldu. Yıllarca İslam'ın, Kur'an'ın, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vessellem’in sanki kadınlara karşıymış, kadın haklarına karşıymış, kadınların çalışmasına ya da okumasına karşıymış gibi bir anlayış ortaya atıldı. Bu, İslam'a karşı yapılan gizli bir düşmanlıktı. Hâlbuki İslam tarihini iyi okuyanlar, Peygamber Efendimizin hayatını bilenler, bunun böyle olmadığını çok rahatlıkla görürler. İslam dinini, yüce dinimiz İslam'ı geri kalmışlığın ve kadın hakları ihlallerinin sebebi olarak göstermek bir kere tarihe ve insanlığa ve Müslümanlara ihanettir. Bunu açıkça söylüyorum. Hurafelerin, bölgesel alışkanlıkların, cahilliğin, geri kalmışlığın, eğitimsizliğin, ilkelliğin ‘din’ diye yutturulmaya çalışılmasına itibar etmedik ve bundan sonra da etmeyeceğiz. Çünkü İslam bize vahiy ile Peygamber Efendimiz tarafından gelen vahiy ile tebliğ edilmiştir. Ama İslam aynı zamanda bir akıl dinidir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de en çok geçen ifadelerden birisi de ‘Akletmez misiniz, düşünmez misiniz’ ifadeleri ve sorularıdır. Peygamber Efendimizin eşi ilk Müslüman, bütün müminlerin annesi, hepimizin annesi Hz. Hatice validemiz sadece bir ev kadını ya da köle değildi. Hz. Hatice validemiz Mekke'nin en önemli tüccarlarından birisiydi. Peygamberimiz döneminde Hz. Ömer devrine kadar Mekke pazarının denetimini sağlayan, gerektiğinde ceza veren ve uygulayan çok sayıda kadın sahabenin isimleri görevleri görev süreleri aldıkları maaşlar arşivlerde ve tarihî belgelerde apaçık durmaktadır. İslam Karl Marx'ın toplumda sınıf ayrımını kaldırmak fikrini atmasından 1250 yıl önce Bilal-i Habeşi ile Ebu Süfyan'ı, Peygamber Efendimizle Vahşi bin Harb’ı hukuk karşısında eşit duruma getirmiştir. İslam'ın kadınların mülkiyet ve miras haklarını devlet güvencesi altına almasından bin yıl sonra bugün bize medeniyet dersi vermeye çalışanlar bu kavramlardan haberdar bile değillerdi ya da haberdar olanlar da bunları milletimize anlatmadılar. İslam'la buluşmasın istediler. İslam'dan soğusun istediler. Kur'an'ı ellerine almasınlar, namaza uzak dursunlar, peygamberimizi sevmesin istediler. Maalesef bunda da kısmen başarılı oldular. Bu gerçekleri çekinmeden söyledik ve söylemeye devam edeceğiz. Çünkü biz Türk İslam ülkücüsü Alperenleriz. Kadınıyla kızıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle İslam'la şereflenmemizden 14 asır sonra bile İslam bahanesiyle kadınların evlere hapsedilmeye çalışılmasına, haklarının ellerinden alınmasına asla hoşgörüyle bakmadık ve bakmayacağız.
KADINLAR, İLK ÖĞRETMENLERDİR
Kadınlarımız anne olmaları nedeniyle aynı zamanda ilk öğretmenleridirler. Çocuğu eğitimli olmaya, iyi insan olmaya, iyi Müslüman olmaya, vatansever olmaya, sorumlu olmaya, fedakâr olmaya, ahlaklı olmaya önce anneler yönlendirir. Onun için bir toplum ahlaklıysa bu annelerin sayesindedir. Bir toplum vatansever ve milletperverse bu annelerin sayesinde olmuştur. Onun için annelerimize bir kere daha şükranlarımızı sunuyoruz. Çünkü kadınların cahil bırakıldığı hiçbir toplumda bunlar mümkün değildir. Kadınların cahil bırakıldığı bir toplumun ilerlemesi eğitimli, vatansever, sorumlu, fedakâr, ahlaklı olması asla mümkün değildir. Bir toplumun inanç, ahlak, huzur ve gelişmişlik düzeyleri bu nedenle o toplumda kadına verilen önemle ve değerle doğrudan ve direkt ilişkilidir.
KADINLARIN HAK KAYBINA KARŞI YASAL TEDBİRLER ALINMALI
Kadınlarımızın şiddetle ve ayrımcılıkla mücadelelerinde her zaman yanlarında durduk. Bundan sonra da dimdik durmaya devam edeceğiz.
Kıymetli kardeşlerim, kıymetli hanımefendiler! Aileleri, aile müessesini korumak zorundayız. Kadınlarımızın elinden anne olma hakkını, imtiyazını ve mutluluğunu asla alamayız. Onun için kadınlarımızın anne olmak istediklerinde onlara her türlü ortamı devlet olarak imkânı sağlamakla yükümlüyüz. Kadınların hamilelik ve doğum dönemlerinde, kariyerlerinde, çalışma hayatlarında hak kaybına uğramamaları için tüm yasal tedbirler geciktirilmeden alınmalıdır. Bu özel sektörde sağlanamıyorsa kadınlara özellikle anne olan kadınlara kamuda pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.
YEREL YÖNETİMLER VE KREŞLER
Bu konuda yerel yönetimlere de ayrıca önemli görevler düşmektedir. Belediyelere çalışan anneler için kreş yapma ve bugünün maaşlarına uygun şartlarda hizmet verme sorumluluğu mutlaka zorunlu hâle getirilmelidir. 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nde öncelikle Millî Mücadelemizin kadın kahramanlarını, şehit öğretmenlerimiz başta olma üzere terörün hedef aldığı kadın şehitlerimizi, kadına yönelik şiddetin kurbanı kadınlarımızı, kızlarımızı rahmetle ve saygıyla yâd ediyorum. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun.
Dünya Kadın Hakları gününü ülkemizde ve tüm dünyada savaşlardan, sömürüden, göçlerden, yoksulluktan, açlıktan, ayrımcılıktan en fazla zarar gören kesim olan kadınların çektiği acıların sona ermesine vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerimle 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Gününüzü kutluyor ve tebrik ediyorum.
KADEMELİ EMEKLİLİK ÇIKMALI
Kıymetli hanımefendiler aramızda EMADDER var, temsilcileri var. Emeklilikte maalesef EYT öncesi de hak mağduriyeti yaşayan kesimlerimiz oldu. EYT sonunda da hak mağduriyeti yaşamaya devam eden kesimlerimiz var. İşte EMADDER bunun için mücadele ediyor. Sadece bir gün işe geç başladığı için 10 yıl hatta 15 yıl beklemek zorunda kalanların haklarını savunuyor. Biz de onlarla beraberiz ve bu haksızlığın da bir an önce ortadan kaldırılmasını ve kademeli emeklilik sistemine geçilmesini bir kez daha teklif ediyorum.
ÇIRAK VE KALFALIK DÖNEMİ EMEKLİLİĞE SAYILMALI
Aynı şekilde staj ve çıraklık mağdurlarımız var. Yani düşünün ki bir fabrikada, bir iş yerinde bir normal çalışan var. Bir de efendim çırak var, kalfa var. O da çalışıyor. Onun da sigortası öbürü kadar olmasa yatmış, çalışma hayatına başladığı bildirilmiş. Dolayısıyla da staj ve çıraklık dönemleri emekliliğe sayılmayan yüz binlerce vatandaşımızın, kadınımızın, erkeğimizin bu dönemlerinin emekliliğe sayılarak emeklilik haklarının verilmesinin de yanında olduğumuzu belirtmek istiyorum.
ŞEHİT AİLELERİ
Yine salonumuzda kahraman ve aziz şehitlerimizin geride bıraktığı anneleri, eşleri var. Onları da bir kez daha sevgiyle, saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. Tekrar başsağlığı ve sabır diliyorum ve aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, şükranla yâd ediyorum ve ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez’ diyoruz.
TARİHE İZ BIRAKAN KADINLAR
Yine sözlerimin sonunda tarihe ve birliğe iz bırakan kadınlarımızı yani başta ta Hazreti Hatice validemizden başlayarak Nene Hatun’lara kadar, Şerife Bacı’lara kadar tüm Türk ve İslam dünyasında iz bırakan kadınlarımızı da rahmetle ve şükranla yâd ediyorum. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun.
Bir kez daha sizlerle bizi buluşturan Kadın Kolları Genel Merkezimize, İstanbul Kadın Kolları İl Başkanlığımıza ve bütün yöneticilerimize teşekkür ediyorum. Katılımınızdan dolayı da sizlere teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun, Allah'a emanet olun, diyorum.”
Genel Başkanımız Sayın Destici'den Sincan Şoförler Esnaf Odasına ziyaret